19 Aralık 2018 Çarşamba

Olgunlaşan Fikirler


OLGUNLAŞAN FİKİRLER

Fikir ve proje üretmekle ilgili bir konuya başlarken fikirleri iki kategoriye ayırmak uygun olur:  

1-  Yeni fikirler
2-  Olgunlaştırılmış fikirler

Tıpkı meyve veren ağaçlar gibi insanlar da fikir üretirler. Medeniyet denilen olgunun temelinde yatan da budur. Her fikir bir projeye dönüşmez ama her projenin altında bir fikir vardır. Fikir üretmeyen bir insan meyvesi olmayan bir ağaç gibidir. Çiçek açar ve çok güzel görünür ama meyve vermez. İnsanoğlunun yarattığı medeniyetin devamı ve gelişimi için bazılarının meyve vermeleri gerekir.

Foça’da iki yıllık tarım deneyimim sırasında hayvanların ve bitkilerin de işe yarar meyve vermeden önce deneme üretimi yaptıklarına  şahit oldum. Piliçlerin, önce küçük ve boyutları ufak, bazen sarısı olmayan yumurtalar ürettiklerini , sebze ve meyvelerin ilk üretimlerinin tatsız ve ufak olduklarını gördüm. Ama bu ilkler onları üretmeye devam etmekten alıkoymadı.

Fikir de insanoğlunun en güzel meyvesi. Akla gelen fikirleri sunmadan işe yarar fikirlere ulaşamayacağımıza göre; hem fikir üretmeye hem de ürettiğimiz fikirler üzerinde çalışmaya devam etmek gerekmez mi?  Fikirleri “aptalca” diyerek damgalamak fikir üretimini durduracağından, fikri samimi bir şekilde dinleyip karşı fikir bildirmek daha doğrudur.

Ürettiğimiz fikirleri başkaları ile paylaşmak, üzerinde çalışmak ve olgunlaştırmak için büyük fırsat. Paylaşılan bir fikrin olgunlaşması; fikir sahibinin eleştiriye açık olması ve paylaştığı kişilerin de katkı vermeleri ile mümkün. Fikirler onları hoşgörü ile karşılayıp besleyen kişilerin ortamında yeşerir veya elenirler. Fikirler bir uygulama projesine  dönüşmeden önce bu süreci mutlaka yaşamalıdır. Çünkü üzerinde çalışılmayan bir fikirle yola çıkan projenin yaşama sansı, prematüre doğan bir bebeğinki kadardır.  

19 Aralık 2018


5 Aralık 2018 Çarşamba

Pelet Kazanı Kullanmak

PELET KAZANI KULLANMAK

Pelet kazanları son yılların gözde ısıtma yöntemlerinden biri. Atık orman ürünlerinin işlenip preslenmesi ile elde edilen yakıtı kullandığınız için odun yakmaktan farksız ekolojik bir ısınma şekli. Gerek pelet kazanı-sobası üreten firmalar gerekse pelet üreticisi ve satıcısı firmalar tarafından diğer yakıtlara oranla, daha temiz, çevreci ve ucuz olarak tanıtılıp pazarlanıyor. İşte ben de bu kazanlardan bir tanesini 2017 sonunda taktırarak geçen kış kullandım ve bu sene havaların soğuması ile yeniden kullanmaya başladım. Geçen bir yılı aşkın sürede yaptığım gözlem ve ölçüm sonuçlarını mühendislik bilgilerim ve deneyimlerim ışığında en basit haliyle anlatarak biraz da bu konunun yazılmayan kısımlarına ışık tutmak istiyorum.

1. Kazan seçimi:
Kazan seçimini evinizin ısı ihtiyacına göre ve evde döşeli kalorifer sistemini dikkate alarak yapmanız gerekir. Eğer bu konuda bilginiz yoksa kazan-kalorifer firmasına veya bir uzmana bunu yaptırabilirsiniz.

Sistemi  sıcak su için de kullanacaksanız bir boylere ihtiyacınız olduğunu ve yazın da kazanı yakmanız gerektiğini hatırlatırım. Aslında güneş enerjisi destekli pelet kazanı sistemi kurmak mümkün ama benim bir güneş enerji paneli firması ile bu konudaki deneyimim hüsranla sonuçlandı ve güneş panellerini söküp para iadesine kadar gitti.

Kullandığım kazanı en iyi kazan olduğu için değil özellik-fiyat değerlendirmesinde optimum olduğu için 2017’de 4400 TL’ye aldım. O tarihte daha düşük fiyatlar olduğu gibi  20 bin lirayı geçen fiyatların da bulunduğunu ilave etmek isterim. Zaman içinde kazanın zayıf yönlerini de fark ettim ama hala seçimimin doğru olduğunu görüyorum. Sıcak suyu 65 litrelik bir elektrikli termosifondan alıyorum. Sıcaklık ayarlarını eco modunun biraz altına 45-50 derece civarına kurdum ve gayet ekonomik 24 saat sıcak su kullanıyoruz.

Sonuç:
Bolca para saçmaya hazır değilseniz çevrede en çok kullanılan basit sistemlere yönelmek daha doğru. Sıcak suyu ayrıca bir elektrikli termosifondan (50-80 lt arası) termostatını düşük sıcaklıkta tutarak (45-50 derece arası) almak daha ekonomik.

2. Kazan Montajı:
Kazan tesisat montaj ücreti kazan fiyatına dahil değil ve montaj sizi yönlendirdikleri bir usta tarafından yapılıyor. Firma bu konuda sorumluluk almıyor. Bacayı bağlatmak ve yetersiz baca durumunda yeni baca takmak için ise ayrı bir usta bulmanız gerekiyor. Firma buna da karışmıyor. Her şey tamam olunca firmayı arayıp garantisini başlatmak için servis yönlendirmesini istiyorsunuz. Gelen servis montajı ve bacayı onaylarsa size kısaca sistemi nasıl kullanacağınızı anlatıp garantisini başlatıyor. Garanti iki yıl.

Sonuç:
Kazanın montajı için 600 TL, teneke bir baca takılması için de  600 TL  ödedim. Servisi çağırmadan önce kazanı denemek için bir miktar pelet getirtmek gerekli. Tesisat montajında beklentiyi yüksek tutmamanızı öneririm.

3. Pelet seçimi:
Önerilen pelet, çam orman artıklarından yapılan 6mm’lik çam peleti. 2017de nakliye hariç tonunu 600 liraya aldığım peleti bu yıl 850 liradan bulabildim. Piyasada 8 mm pelet de var, her türlü mdf-ahşap atığından yapılan pelet de. Mdf gibi işlenmiş ahşap atıkları barındırdıkları kimyasallar nedeniyle toksik. Ancak neredeyse yarı fiyatına olduğu için bazı sanayi kuruluşlarının kazanlarında  kullanıldığını üzülerek öğrendim. Anladığım bu konuda üretimi kısıtlayan bir mevzuat yok. Çam peletini farklı ağaçların peletinden ayırmanın yolunu bilmiyorum. Çuvalların üzerinde de hiçbir işaret olmuyor. Bu nedenle güvenilir bir üretici bulmak için birkaç günümü harcadım.

Pelet kazanları genelde en fazla 5000 Kcal/kg enerjisi olan çam peleti için uygun olduğundan, farklı ve daha kalorili bir pelet kullanmak kazanın erimesine neden olabiliyor. Pelet çuvallarının nem geçirmez (naylon) olması ve bunları saklayabilecek kapalı bir yer de çok önemli. Nemlenen peletler besleme burgusunu (redüktör dedikleri) tıkayıp sistemi bloke ediyor. Garanti dışı olduğunu söyleyip bunun tamiri için ücret isteniyor ve kötü bir kış gününde servis yoğunluğuna göre bir gün veya daha fazla beklemek zorunda kalabiliyorsunuz.


Sonuç:
Alacağınız peletin çam peleti olduğunu garanti eden bir sistem yok ve çuvalların üzerinde yazmıyor. Son birbuçuk yılda bu işe yeni giren veya çıkanları görünce pelet üretiminin henüz yerine oturmuş bir iş dalı olmadığı belli. Yani pelet kazanları ile ısınmada pelet bu sistemin en zayıf halkası. Pelet çuvallarını depolamak için de  muhafazalı bir alana ihtiyacınız var. Ayrıca pelet kullanmaya karar vermeden önce çevrenizde pelet yakıtı bulabileceğinizi kontrol etmeniz gerekir. Yakıtın cinsini, fiyatını, güvenilirliğini de araştırmanız yerinde olur.

4. Kullanım kolaylığı ve tüketim:
Kazanınız benimki gibi yarı otomatikse,  pelet kazanını günde en az bir kere doldurmanız ve külünü almanız gerekli. Ayrıca normal yakışlarda en azından haftada iki kez eşanjör peteklerini ve en azından iki haftada bir de baca çıkışındaki kapağı söküp temizlemek gerekli. Temizlik işleri oldukça isli-pisli. Aldığınız külü de atacak yer lazım.  

Doğru pelet kullanılırsa 10000 Kcal/saat ısı elde etmek için saatte 3-4 kg (günde 70-100 kg / 63-90 TL) pelet gerekli. İzolasyonunuz iyi ise 150 m2 bir evde normal bir kış gününde 50-70 kg,  daha soğuk günlerde 60-100 kg pelet tüketebilirsiniz. Kazanı en az yaktığım ılık kış günlerinde bile minimum tüketim 30 kg/gün oldu. Geçen sene İzmir’de yaşanan yumuşak kış döneminde 3 ton pelet tükettim ki bugünkü fiyatlarla bu nakliye dahil 2700 TL. Bu yıl kışın daha sert geçme ihtimaline karşı dört ton pelet aldım ve şu anda günde 30-40 kg harcayarak kasım ortasından beri yakmaktayız. Kazan 44-45 derecenin altına getirilemediği için İzmir gibi sıcak iklimlerde tüketim modülasyonu zor oluyor. Hava bir gün veya daha fazla sıcak olacaksa kapatıp temizlemek ve sonra yine yakmak gerekli. Daha soğuk coğrafi bölgelerde yıllık 5-8 ton ve üzeri yakılacağı düşünülerek ekonomik karşılaştırma yapmak doğru olur.

Sonuç:
Kazanı evin içinde kurmak isteyenlerin temizlik sorunu ve 20-25 kg pelet çuvallarını taşıma gereğini dikkate alması lazım. Pelet kullanımı için yazılan verimler deneyimlerime göre abartılı. Kalori hesabı yapmak isteyenler çam pelet verimini ortalama %70 olarak kullanabilir (2018 fiyatlarıyla 3500 Kcal/TL).  Kıyaslamak için %90 verimle çalışan bir kombide kullanılan doğalgaz için bu 4500 Kcal/TL dir. Günlük yakılan pelet miktarı arttıkça verimin azaldığını da dikkate almak lazım.

Pelet kazanı kullanmakla ilgili genel yorumum:

-          Yurtdışından getirilmiş her yeni sistem gibi pelet yakıcıları ve pelet üretiminde bazı boşluklar var.
-          Pelet yakıtı kullanacak mekanların ısı izolasyonunun mükemmele yakın olması çok önemli.
-          Pelet kazanı ve pelet kullanımını öneririm ancak nasıl bir işe kalkıştığınızı bilmek açısından bu yazıyı okumanız ve araştırma yaptıktan sonra karar vermeniz yararlı olacaktır.
-          Bir buçuk yıl önce doğalgaz olmayan bir yerde mühendislik deneyimim ışığında uygun bir pelet kazanı ile ısınmayı seçtim. Ekolojik bir yakıt olduğunu da dikkate alınca bu seçim hala geçerli.

5 Aralık 2018

3 Aralık 2018 Pazartesi

En İyi Patron


EN İYİ PATRON

En iyi patron en tahmin edilebilir (predictable) patrondur.

Çalışanlara her gün ne isteyeceği konusunda sürpriz yapan bir patronu kimse mutlu edemez ve çalışanlar bir müddet sonra bunun için uğraşmaktan vazgeçerler.

İyi bir patron her gün aynı tavrı sergiler, aynı hareketleri yapar, iş konusunda aynı standartları uygular. O zaman çalışanlar gerçekten nasıl  çalışıp nasıl davranmaları gerektiğini bilirler ve her gün farklı bir bilmece çözmeye çalışarak vakit kaybetmezler.

Her gün yaşanmayan özel durumlarda, patronun sıra dışı davranma hakkı vardır ve bunu nasıl kullandığına bağlı olarak çalışanların gözünde daha saygın bir konuma da gelebilir, alay konusu da olabilir. Böyle bir durumda benim önerim bir şey yapmadan gidip dışarıda bir nefes alın, ne yapmanız gerektiğine hızla karar verip gelip o duruşu sergileyin.

3 Aralık 2018

Yöneticilik

YÖNETİCİLİK

Yöneticilikle ilgili çokça tekrarladığım bir cümleyle konuya girmek istiyorum. Bir yönetici üç şeyi yönetir.  Zamanı, parayı ve insanı. Bunlardan ilk iki tanesi; zaman ve para yönetimi için teknikler bilimsel olarak tanımlanmıştır. Geriye insanları yönetmek kalır ki, bu yöneticinin başarısını belirleyen en önemli faktördür. 

Patron şirketlerinde yönetim tarzı, genellikle profesyonellikten uzaktır. Ancak çevremizde  daha kurumsal olduğunu zannettiğimiz birçok şirkette de  benzer tavırlar görürüz. Teorik olarak tıkır tıkır işleyen bir sistemde iyi bir yöneticiye ihtiyaç yoktur.  Orada çalışkan ve sadık biri yeterlidir. Ama sistemin her zaman problemsiz çalışmasını istiyorsak o zaman  ekibinin nabzını tutmasını bilen bir yönetici şarttır.

Bir yöneticinin başarısını görebilmek için yönetiminin sergilediği performans ile bu performans için harcadığı efora bakmak gerekir. Kulağa sıra dışı gelse de yöneticinin kişisel çalışmasının işin yapılışına katkısı, ekibinin katkısından fazla ise bu bir yöneticilik başarısı değildir. Yani montaj hattında koşuşturup makineleri kullanarak montajı hızlandıran biri iyi bir yönetici değil iyi bir ustabaşıdır.  İyi bir yönetici o montajın hızlanması için ekibini yönlendirmeyi başaran kişidir. Kendi de o sırada ayaklarını masasına uzatmış gururla ekibini seyrediyor olmalıdır.

Yöneticinin gücü saygı, başarısı hayranlık uyandırır. Hele bu gücü doğru kullanıyorsa yönetime güven endeksi tavan yapar. Ancak bu; dediğim dedik çaldığım düdük yönetim şekli demek değildir. Yönetim kararlarının paylaşılması, gücün paylaşımından daha doğrudur. Yani çalışanlara kendi alanları ile ilgili kararlarda katkı hakkı tanıdıktan sonra alınan kararları uygulama  sorumluluğu ile beraber gereken yetki de verilmelidir. Çalışanların önündeki işe baktığı bir kurumda ileriye bakmak yöneticinin görevidir. O, ufuktaki fırsatları ve tehditleri görüp gereken önlemleri alarak ekibinin yolunu açar.

Sıkça rastladığımız “ben olsam şöyle yapardım” şeklinde; çalışanların yönetime, yöneticilerin çalışmalara karışmaları kaos getirir. İyi işleyen bir yönetim sisteminde program hedefleri gerçekleştiği ve kurum stratejileri ve kuralları gözetildiği sürece yöneticiler ve çalışanlar işleyişte kişisel tarzlardan kaynaklı farklar nedeniyle birbirlerine karışmamalıdır. Kişisel farklılıklar bir ekibin zenginliğidir ve bu sonuçlara mutlaka olumlu yansır.

Yönetimde bireyleri dikkate alan ama genel durum değerlendirmesinin gözetildiği yol en doğru yoldur. Çelişki olduğunda yöneticinin sırasıyla vizyon,  stratejiler ve hedefleri gözeterek konuyu değerlendirmesi gerekir. Kurumun gücünü ve kaynaklarını sadece bireyler için değil vizyon-strateji-hedef üçlüsü için harcamak gereklidir.  Amaç sadece bireyleri değil bireyleri koruyan şemsiyeyi de korumaktır. Vefa ve etik değerleri göz ardı etmeden bunu yapmak mümkündür.

Geçen yılların zorlu yollarında düşe kalka öğrendiğim birçok dersten bazılarını belki işe yarar diyerek özetlemeye çalıştım. İnsanı merkezde tutan her anlayış benzer sonuç verecektir.

3 Aralık 2018

31 Ekim 2018 Çarşamba

Sıfırdan Başlayan Yolculuk


SIFIRDAN BAŞLAYAN YOLCULUK



Bugün iyi bir konumda olanların sıfırdan nasıl oraya geldiklerinin hikayesi herkesin ilgisini çeker. Bir hikaye gibi sunulan bu yolculuğun yaşandığı süre ve harcanan emek dikkate alındığında hayatta en zor şeylerden birinin sıfırdan bir yapmak olduğunu anlarsınız.  Sıfırdan bir yapmayı başardıktan sonra yapılması gereken aynı şeyi tekrarlayarak  biri çoğaltmaktır ve bu nispeten daha kolaydır.

Sıfırdan bir yapmak söylendiği kadar kolay olmasa da altında yatan formül basittir:

- kuvvetli olduğun yönlerini ve farkını öne çıkararak kullanmak,  

- dış etkenleri dikkate almak,

- ve çok çabalamak.

İnsan kuvvetli ve zayıf yönlerini ne kadar erken fark ederse emek harcadığı işlerde o kadar hızlı yol alır. Kuvvetli olduğu alan, eğitimi, çevresi, bildiği diller, yapmak istediği proje, çalışkanlığı, insan ilişkileri, vs. olabilir.Kuvvetli olduğu alanları öne çıkarıp kullanmak sonuca giden yolda hakimiyeti sağlamak ve emeği en etkin bir şekilde değerlendirmek için önemlidir.

Sıfırdan bir yapma başarısının boyutu dış etkenlere göre farklılık gösterebilir. Çünkü zaman, ortam, diğer kişiler gibi dış etkenler sonucu etkiler. Bunun için planlanan atılımı yapmadan dış etkenleri gözleyip uygun zaman ve ortamı ayarlamak çok işe yarar. Dış etkenleri değerlendirirken kullanılacak ölçü etkenin sıfırdan bir yapma başarısına katkısıdır, etkenin kendisi değil. Örneğin kredi alacakken önemli olan o sırada faizlerin yüksek olması değil kredi ile yapılacak işin getirisidir.

Sıfırdan bir yapma yolunda başarıya katkısı en yüksek faktör çaba faktörüdür. Kendine inanmak, kararlı olmak ve çok çalışıp çabalamaya devam etmek istenen sonuca ulaşmak için önemlidir. Sıfırdan bir yapmayı başaramayanların çoğu, yeteri kadar çabalamadan bırakmışlardır. Bu nedenle sıfırdan bir yapanların başarı hikayelerinde sihirli bir formül değil inatla çabalamak vardır.

Sıfırdan bir yaptıktan sonra çabuk zengin olmak ise bir başka konudur. Çünkü zengin olmak için önce zengin olmak lazımdır. Çünkü legal yoldan az parayla az, çok parayla çok kazanılır. Az parası olup da çok ve çabuk kazanmak isteyenlerin  daha çok risk alması gerekir. Çünkü parasal getiri ile risk boyutu arasında doğru orantı vardır. Ancak kaderini riskli alanlarda kazanma konusunda test edip de başarılı olamamışların bu yola girmemesi doğru olur. Çünkü yüksek riskli girişimlerin başarısızlık hüsranı, başarısının keyfinden daha fazladır.

31 Ekim 2018

21 Ekim 2018 Pazar

Sevmekten Kim Usanır

SEVMEKTEN KİM USANIR

Yaz akşamının nemli loşluğunda, üzerinde kenarları dantelli beyaz bir elbise Küçük Deniz’in kenarındaki bir masada oturuyordu. Gecenin kuytuluklarından yayılan yasemin kokusu bütün masaları dolaşıp onu kucaklamak için masasına kadar gelmişti. Aşkı özendirmek için oraya konmuşcasına tüm sadeliğiyle oradaydı. Başını kaldırıp uzaklara bakarken gözlerindeki pırıltılar yakamozları ateşliyor, o hiçbirşey olmamış gibi balıkçı kayıklarının cilveli oynaşmalarını seyrediyordu.

Restoranın içinde çalan eski bir kırkbeşlik, Behiye Aksoy’un sesinden gecenin nağmelerini  gönüllere yayıyordu.

Sevmekten kim usanır
Tadına doyum olmaz
Hangi gönül uslanır
Sevenle oyun olmaz

Masanın üzerine koyduğu küçük defterine bir şeyler yazarken gecenin en şanslı kadehi dudaklarındaydı. Eskide kalmış bir sevdanın şahidi olarak çevresindeki her şey bu zarif güzelliği tamamlamak için oradaydı sanki.

Gözlerimle gecenin ahengini bozmaktan çekinerek bu resmi yüreğime koyarken son kadehimi beni oraya getiren kadere kaldırdım ve sessizce hesabı ödeyip karanlığa yürüdüm.

18 Eylül 2018

19 Ekim 2018 Cuma

Babaya Kızma Hakkı


BABAYA KIZMA HAKKI


Çocuklar babaya her zaman kızabilirler ve buna hakları var. Kızmak için bir nedene bile ihtiyaçları yok. Büyümek sadece bedensel büyüme değildir. Zihinsel ve ruhsal gelişme de tıpkı bedensel büyüme gibi bazen hastalıklarla ve negatifliklerle mücadele edilen inişli çıkışlı bir süreçtir. Grip olmak kadar olumsuzluklardan ebeveynleri sorumlu görmek de doğaldır. Babanın görevi bu kızgınlığın aile içinde kalıp süreli olmasını sağlamaktır. Bu, çocuklar hasta olduğunda iyileşmeleri için gerekenleri yapmaktan farklı değildir. Sonunda iyileşir ve yeniden koşup oynarlar. Babalara yaşam enerjisi ve keyif veren de çocuklarının iyileştikten sonra yeniden koşup oynadığını görmektir.

Hastalık tedavisinde nasıl her aile farklı yollar izliyorsa, aile içi kriz durumlarında da farklı tavırlar olabilir. Hatta bir babanın  aynı konudaki tavrı bile zaman içinde farklılaşabilir. Çocuğunu tanıyan herkes o anda hangi reçetenin daha doğru olacağını hisseder ya da zamanla öğrenir.

Krizler aileye bir bedel ödetiyorsa bunu baba üstlenmelidir. Yapılan yanlışsa bu zaten onun yüklenmesi gereken bir bedeldir. Yapılan doğruysa da çocukların bir gün onu anlama ihtimali vardır. Anlamasalar da doğru olan tek şey çocukların hep suçsuz olduğudur.

19 Ekim 2018

14 Ekim 2018 Pazar

İtibar - Dost - Para


İTİBAR – DOST - PARA


Bir insanın hayat boyunca biriktirebileceği en iyi üçlünün itibar, dost ve para olduğunu anladığımda yaşım ellileri bulmuştu. 

Babamın bana söylediği "devlete muhtaç olmayacak kadar paran olsun"u yaşarken doğruladım. Geçmişe baktığımda en büyük zararı beni kollamasını beklediğim devlet kurumlarından  aldığımı ve sesimi çıkarmama bile izin vermediklerini gördüm. Para için her şeyi yapmak elbette doğru değil ama insanın ailesine yetecek kadar para biriktirmesi gerektiğini de çok iyi öğrendim.

Dost dediğimiz, sevincimizi paylaşıp artırdığımız, üzüntümüzü paylaşıp azalttığımız arkadaş veya aileden kişiler. Tabi onlar da bizim için aynısını söyleyebiliyorlarsa. Eğer çıkarı için yanaşanları bu guruptan ayıklamayı bilirsek bir gün paha biçilmez bir hazinemiz olur. Dostla ticaret yapma derler ama bence ticaret yapmaktan çekindiklerimiz ve ara sıra iş gereği hatırlanan kişiler zaten dost değildir. Dost dediğimiz insanlara diğerlerinden daha fazla ve değeri kadar itina ve ilgi göstermeyi unutmamalıdır.

İtibar kişinin şöhretiyle ilgilidir. Arzu edilen şöhreti kazanmak sadece hak etmekle mümkündür. İstenilen şöhretle hak edilen şöhret başka başkaysa bu konuda acilen bir şeyler yapmak yararlı olur. Ailenin, dostların ve iş çevresinin gösterdiği itibar, şöhretle orantılıdır ama çıkarı için itibar gösterenlere aldanmamak, şöhretini, dolayısıyla kendini iyi tanımak önemlidir. İnsanın şöhretini değiştirmesi çok zor hatta bazen imkansız olduğundan çevreden gelen itibar sinyallerini doğru okumalı ve yerini yurdunu değiştirmekle itibarın değişmeyeceğini bilmelidir.

İnsan, itibar, dost ve para biriktirmekle; hayatını kolaylaştırır; kapıları, gönülleri ve fırsatları açabilir.


14 Ekim 2018

9 Ekim 2018 Salı

Babalık


BABALIK

Çocuklarımın nüfus kayıtları eskirken onlar neden benim gözümde büyümüyorlar bilmiyorum ama bu pek hoşuma gidiyor. Hala oğlum hızlı hareket ederken bir yere çarpar endişesiyle gözümün ona takılması, kızımın bir kaşık fazla yemesi için onu kandırmaya çalışmak bitmeyecek gibi.

Babalar için hayat biraz nankör. Çocuğun olunca görevlerin artıyor  ve onlarla geçirebileceği vakit azalıyor. Görevlerini tamamlayıp vakit bulduğunda da onları uzaktan seyretme zamanı gelmiş oluyor. Babalığın bir okulu yok. Ben babalık hakkında öğrendiklerimi çocuklarımdan öğrendim. Onların çocukluklarını keyifle yaşadım ama hiç doyamadım. 


Yıllar saçlarımı beyazlatırken yaşadıklarım yüreğimde ve hafızamda değerli dersler bırakıyor. Ne yazık ki çocuklarım benim öğrenirken biriktirdiklerimden daha hızlı büyüdüğü için artık onların soruları karşısında bazen kendimi yetersiz hissediyorum.  Torunum Ece’nin beni şaşırtan söylem ve değerlendirmeleri, yeni kuşakların bayrağı çok daha çabuk devraldıklarının bir göstergesi gibi.  Belki de artık zaman benim için onlara bakıp izleme ve gururlanma zamanı.

9 Ekim 2018




1 Ekim 2018 Pazartesi

Evde Rakı Yapımı


EVDE RAKI YAPIMI

Evde üretilen herşey güzeldir de evde rakı yapmanın keyfi gerçekten bambaşka oluyormuş. Artan fiyatlar nedeniyle kendi rakısını üretenler kervanına sonunda ben de katıldım. Önce hazır etil alkol kullanarak sonra da klasik damıtma yöntemiyle artık kendi rakımı kendim yapıyorum. Gelinimiz Özlem yaptığım rakıya bir isim bulup logo  hazırladı “merdivenaltı”. İlgilenenler, internette bu konuda değişik yöntem ve gereçlerle rakı yapımını anlatan yazı ve videolar olduğunu bilirler. Ben biraz da merak edilen konuları ele alarak kendi deneyimimi ve görüşlerimi aktarmak istiyorum.

Gelinimiz Özlem'in hazırladığı logo

Evde rakı yapmanın iki yolu var:

1.      Kısa ve kolay yol:  “tarımsal amaçlı” %96 lık etil alkolü su ile %45’e düşürmek ve anason aroması ile şeker ilave etmek,

2.      Uzun ve zor yol: Şeker veya şekerli meyvelerden fermantasyon (mayalanma) yoluyla %10-12 alkollü suma yapmak ve bunu damıtarak alkol seviyesini yükseltip, anason ilave ettikten sonra tekrar damıtmaktır.

Kısa ve Kolay Yol ile ilgili notlar:

-         Kullanılan etil alkolün “tarımsal amaçlı” olması önemli. İçine içki yapılmaması için katkı maddesi konulan ve “temizlik amaçlı” kullanılan etil alkol ile içki yapılmaz. Satılan alkolün etiketinde bu bilgiler yazar. İyi marka bir etil alkol kullanmak uygun olur. Çevrenizde rakı yapan birinden bunu kolayca öğrenebilirsiniz.

-         Sadece etil alkol (etanol da denir) kullanılmalıdır. Başka bir çeşit alkol , özellikle metil alkol (metanol da denir) öldürücü olabilir.

-         Piyasada bulacağınız etil alkol %96 lıktır. Yani 1 litrenin 0,96 litresi (960 mililitre) etil alkoldür. İçtiğimiz rakı %45 (hacmen) alkol içerir. 1 litre etil alkolü rakı seviyesine düşürmek için içine  0,96/0,45 =  1,13 litre su ilave edilir.

-         Kısa yoldan rakı yapmanın formülü şöyledir:

-         1 lt %96lık etil alkol

-         1,13 lt kaliteli içme suyu

-         27 ml anason aroması

-         4 ml yaş üzüm aroması

-         13 gr toz şekeri

Bu karışımı mikserle karıştırıp en az üç hafta bekletilirse kaliteli bir rakı olur.

Böyle bir rakı yapımı için özel araç gereç gerekmez, yapması beş dakika alır ve litresi yaklaşık 25-30 liraya gelir.



Uzun ve Zor Yolla ilgili notlar:

-         Fermantasyon için bidon veya su damacanaları ile bir miktar hortum, damıtma yapmak için imbik-soğutucu, ölçüm ve değerlendirme için dereceli kap, alkolmetre (ve mümkünse bir el refraktometresi) gereklidir.

-         Bu araç gereçler aşırıya kaçılmazsa 1500-3500 TL tutar. Ben yaklaşık 2500 TL harcadım.

-         Fermantasyon yapmak için mayalanabilir herhangi bir meyve, tahıl veya sadece şeker, pekmez kullanılabilir. Ama rakı için en klasiği kuru veya yaş üzümdür. Kullanılan meyve ne kadar tatlı olursa o kadar iyi alkol verir. Mayalanma sırasında bakterileri engellememesi için kullanılacak meyva’nın üzerinde koruyucu veya ilaç olmamalıdır. Ben işlenmemiş (potasa bandırılmadan) kurutulmuş üzüm kullanarak başladım. Ancak yeterince tatlı olmadığı için toz şeker şurubu ile karıştırdım.

-         Fermantasyon için 19 litrelik su damacanalarının kullanıldığını görürsünüz ve bu çok uygun bir yöntemdir. Fermantasyonun 20-30 derece arası bir sıcak ortamda üç hafta devam eder. Çıkan koku ile karbondioksit nedeniyle insanlı ortamlarda yapılacaksa bidonların hortumları mutlaka dışa verilmelidir.

-         Kuru veya yaş üzüm kullanırken üzüm zamanı alınan bir yıllık malzemenin bozulmadan en azından ilk damıtmalarının yapılması gerekir. Bu da eylül ve ekim aylarında fazlaca iş yükü demektir.

-         Damıtma için iki tip imbik vardır. Re-flux ve pot. Detaylarını internette bulabilirsiniz ama kısaca re-flux imbik, pot imbiğin üzerine içi bakır bulaşık teli tepilmiş bir parça ilave edilen halidir. İmbik satıcılarından  birine dönüştürülebilir halde bulabilirsiniz. Re-flux imbik (boyu uzatılmış) sumanın ilk damıtılması için hızlı bir damıtma sağlar zamandan kazanırsınız. Bu şekilde alacağınız alkole anason ilave edip bir gün beklettikten sonra bu sefer pot imbikle (ilave boy kısmı çıkararak) damıtma yapabilirsiniz. Anason ilavesinden sonra re-flux kullanılmaz çünkü aromayı yok eder.
Pot imbik

 
Re-flux imbik

-         Damıtma işlemi sırasında soğutucuda kullanılmak üzere bol miktarda buza ihtiyaç vardır. Özellikle ard arda planlayacağınız imbikleme işlemleri için bu bir sorun olabilir. 10 saatlik bir damıtma sırasında 15-20 kg arası buz gerekir. Eğer iki-üç gün damıtma yapacaksanız ya çok hızlı buz yapan bir makineye ya da buz stoklamak için yere ihtiyacınız olacaktır.

-         Damıtma sürelerine bakacak olursak; 30 litrelik küçük boy  re-flux imbiğimle ilk damıtma yaklaşık 10 saat sürüyor.  İlk damıtımdan 4-5 litre arası %50-60 alkol aldığımdan, üç gün arka arkaya ilk damıtım yaptıktan sonra aldığım toplam 15 litre kadar alkolü anason tohumuyla bir gece beklettikten sonra pot imbikte bir kerede 7 saatte 12 litre rakı hazırlamış oluyorum.  Damıtma süreleri uzun olduğu için imbik için rahat ve uygun bir yer seçmek önemli. Hesaplarıma göre her litre rakı için yaklaşık 6 saat zaman harcamış oluyorum.

-         Elektrikli rezistansla imbiği ısıtacaksanız, ya ısıtıcı ile birlikte sıcaklığı sabit tutacağınız bir regülatör gerekli ya da benim yaptığım gibi elektrikli ısıtıcı ile 78 dereceye kadar ısıttıktan sonra kapatıp imbiğin altına önceden yerleştirdiğim küçük piknik tüpünü yakarak kolayca ısıyı kontrol edebilirsiniz. Regülatör fiyatının 1000 TL civarında olduğunu da belirtmem lazım.

-         Damıtma yöntemiyle yaptığım rakının litresi 18 liraya geliyor ama buna aldığım araç gerecin maliyeti dahil değil. Kolay yola kıyasla her litrede 10 lira ucuz olduğunu düşünürsek, ilk harcanan 2500 lirayı çıkarmak için 250 litre rakı yapmak gerektiğini de unutmamalı.

-         Lezzet açısından, üzümden yapılmış rakı şüphesiz hazır alkolden yapılan rakıdan daha iyi.

Fermantasyon ve damıtma ile rakı yapmak için ilk yatırım maliyeti 1500-3500 arası olabilir ve bir litre rakı yapmak için 6 saat ve 18 lira harcanır.

Sonuçta iki yöntemi karşılaştıracak olursak, kolay yol ile beş dakikada 25-30 liraya hazır etil alkol kullanarak rakı yapılabilir. Ancak aradığı rakı lezzetinden ödün vermeyenler, ilk yatırım maliyeti karşılayıp bu işe vakit ve yer ayırabiliyorlarsa klasik fermantasyon-damıtma yöntemi birkaç denemeden sonra ne kadar değerli olduğunu kanıtlayacaktır.  

 1 Ekim 2018



15 Eylül 2018 Cumartesi

Su kuyusu açmak mı? Yağmur Suyu Biriktirmek Mi?

SU KUYUSU AÇMAK MI ?   YAĞMUR SUYU BİRİKTİRMEK Mİ ?


Foça’daki arazimizde inşaata başlayınca en sık karşılaştığım sorulardan biri “kuyu açacak mısın ?” olmuş,  yağmur suyu toplayacağım cevabı birçok kişiyi şaşırtmıştı. İnsan gücüyle açılmış fazla derin olmayan yüzey kuyularının çok eskiden beri kullanılmakta olduğunu, günümüzde kamyon üstüne monteli küçük sondaj kulesiyle birkaç yüz metreye kadar su sondajı yapılıp dalgıç pompayla su çıkarıldığını çoğumuz  biliriz ama ondan çok daha eski olan yağmur suyu sarnıçlarını pek hatırlamayız. Yağmur suyu toplayan sarnıçlar özellikle kışların yağışlı, yazların kurak geçtiği Ege kıyılarında tarihte yaygın olarak kullanılmıştır. Bunlardan birçoğunun kalıntılarını görmek hala mümkün. Anadolu’da asırlar boyu kullanılan yağmur suyu toplama tekniğini biz unuturken günümüzde batılı bazı şirketler çatı sularının temizlik ve bahçe sulamada kullanılması için ekolojik ve ekonomik ürünlerle piyasadalar.

Ben bu yazımda her iki seçeneğin belirgin özelliklerini ele alarak seçim yapacakları biraz aydınlatmak istiyorum.

Su Kuyusu Açmak

Öncelikle şunu belirteyim ki ülkemizde diğer yer altı zenginlikleri  gibi yer altı suları devlete aittir. Bu nedenle derinliği 10 metreyi geçen yer altı suyu kuyusu açmak izne ve yer altı suyu kullanmak ücrete tabidir.  Bu sondajlar derinlik ve kullanılan ekipman nedeniyle pahalı olduğu gibi zaman içinde verim düşmesi ve (kum/kil dolması ile) tıkanma riski de taşırlar. Ayrıca dalgıç pompaların tamir veya değişim için çıkarılıp tekrar indirilmesi de ucuz değildir.  Yüksek debili bazı kuyularda yüzeyde kum ve kil ayırıcı ekipman (de-sander, de-silter) kullanılması gerekebilir. Ama en önemli konu bence kirli/toksik yüzey sularının bu kuyulara sızma tehlikesidir.  Sondajı yapılan yer altı suyu kuyusunda kuyuya indirilen muhafaza borusunun dışına beton pompalanmazsa bu borunun içine indirilen dalgıç pompanın çekeceği su sadece hedef yer altı tabakasından değil yüzeyden itibaren her tabakadan gelecektir. Düzgün bir şekilde sondajı yapılıp tamamlanan yer altı su kuyusunun çizimini Şekil-1’de veriyorum. Bu şekilde açılmış bir su kuyusunu bu güne kadar görmediğimi de ilave etmek isterim.

Şekil-1 Düzgün tamamlanan bir su kuyusu


Yağmur Suyu Biriktirmek

Yağmur suyunu biriktirebilmek için öncelikle bölgede yağmur yağması gereklidir. Bölgenin on yıllık yağmur istatistiklerini meteorolojinin web sitesinde bulmak mümkün. Örneğin Foça  Ege’de en az yağmur alan yerlerden biri olduğu ve yıllık en az 60 cm yağmur yağdığı için, yazın 60 tonluk su kullanımı için  100 m2 toplama alanı (çatı) gereklidir. Toplama sistemi, çatı oluklarından gelen boruları depoya yönlendirmeden ibaret olduğu için basit ve ucuz olmakla birlikte, su tankları yapılacak seçime ve kapasitelerine göre farklılık gösterir. Tanklar toprak altına yerleştirilecekse bu ekstra maliyet getirir. Beton bir zemine yerleştirilecek renkli (güneş ışığı almayan) polietilen veya fiberglas tanklar daha ekonomiktir. Yağmur suyu biriktirmekle yörenizdeki erozyonu önler, özellikle bahçe-bitki sulama için çok uygun bir su elde edersiniz. Tanklardaki suyu basınçlı bir sisteme vermek için ekonomik bir hidrafor yeterlidir. Tankların yılda bir temizliği/yıkanması gerekir.

Artan çevresel duyarlık ve uzun vadeli ekonomik tercih sonucu, yağmur suyunu biriktirip kullananların sayısı hızla artarken bu konuda hem bilgilendirme hem de teşvik ile yer altı su kullanımını azaltmak yararlı olabilir. Su kuyusu açarak hem kendi hem de komşumuzun altındaki suyu tükettiğimizi unutmamalıyız.

16 Eylül 2018

13 Eylül 2018 Perşembe

Emeklilik Planları

EMEKLİLİK PLANLARI

Kendimi emekli edip Foça’ya yerleştikten sonra geçen bir yılda inşaat, altyapı ve resmi sorunlarla ilgilenirken emekliliğimle ilgili planlarımı düşünmeye pek fırsat  bulamamıştım. Geniş arazimizde yerleşim içindeki sorunlar ve işler hiç bitmese de son zamanlarda bunları düşünmek için sanki daha fazla vakitim var gibi. Bu da sadece sorunu değil çözüm alternatiflerini de  inceleyerek seçim yapabilirim demek olduğundan mühendisliğin verdiği bir alışkanlıkla seçenekler, olasılıklar ve sonuçlarını mümkün olduğu kadar bilimsel değerlendirmeğe çalışıyorum.

Emekli birinin bu kadar karışık ne sorunu olabilir demeyin. Konu sabahleyin kahvemi nerede içsem daha keyifli olur değil ki. Emekliliğe giden yolda biraz heyecan ve istek, biraz da bilinmezin kaygıları ile yürümeye başlarız. Yürürken itici güç bazen hayaller,istekler bazen de zorunlu seçimlerdir. Ancak dışımızdaki dünya, ağlarını örerken bizim hayallerimizi hiç dikkate almadığından o yolda ağlara takılıp  kalmayacağımızın bir garantisi yoktur.  Halbuki hayatımızın en keyifli olunacak bu dönemi için tek bir hedef vardır. O da mutlu olmak. Ve en çok bu dönemde bu konuda hata yapmak istemeyiz.

Dışımızdaki dünyanın ağlarını örmesini engelleyemeyiz deyip her şeyi kadere bırakmak ve günün getirdiğini yaşamak da bir seçenek olabilir. Ancak her şey istendiği gibi gitmediğinde kendinizi Edward Hopper’ın “Room in New York” resmini yaşarken bulabileceğinizi de unutmamak lazım. Bu nedenle emeklilikte neler yapacağınızla ilgili seçenekleri analiz ederken, kendi gücümüzle yapılabilecekler halkasının dış dünyanın ağlarının oluşturduğu halka ile nerde kesiştiğine ve zaman içinde bunun değişimine dikkat etmek işe yarar.

Seçim gerektiren konular somut değil de elle tutulmayan ve diğer insanlarla etkileşimden kaynaklı olduğunda durum daha da karmaşıktır . Çünkü insan davranışlarındaki belirsizliği tanımlamak çok zordur.  Yapay zeka tartışmalarının yapıldığı günümüzde yapay zekalı bir robotun davranışlarının insan davranışlarındaki belirsizliğine ulaşması bana mümkün görünmüyor. Çünkü bir insanın aynı konuda farklı zamanlarda farklı reaksiyon vermesine mantıklı bir neden bulmak kolay değildir. İşte böyle bir durumda seçeneklerimizi değerlendirmek de  zorlaşır.  Ama bu rasgeleliği hesaba katmayan bir  analiz doğru sonuç üretmeyebilir. Yani elle tutulamayan ve ağırlıklı olarak bizim dışımızda çok etkeni bulunan konularla ilgili seçeneklerimizi değerlendirirken dış etkenlerin sonuçlarını ve bunların zaman içindeki olası değişikliklerini hesaba katmak gerekir.

Sonuç olarak konu emeklilikte yaşam seçimleri olduğunda  mümkün olduğu kadar kendi çabamıza ve gücümüze dayanan mutluluk hedefleri belirlemek, hedefe yürürken dışımızdaki etkenlerden en az etkilenecek bir yol seçmek ve bu seçimleri yeteri kadar önceden yaparak zaman baskısını azaltmak önemlidir.

Hiçbir şey yapmadan kaderin yaşamlarına uyumlu bir mutluluk sunduğu ve imrenerek baktığım insanların çok şanslı olduğunu düşünürüm. Ama benim gibi siz de onlardan biri değilseniz seçimi kadere bırakmak yerine “mutlu olma” hedefine ulaşacak seçenekleri değerlendirmek işe yarayabilir.

 13 Eylül 2018

6 Eylül 2018 Perşembe

Foça Turizmine Bir Yaklaşım

FOÇA TURİZMİNE BİR YAKLAŞIM 

Bloomberg yazar ve sunucusu Sayın Ali Çağatay Bey’in 3 Eylül 2018’de “Turizm’de İşler Yolunda mı” başlıklı yazısını konuya ilgi duyan herkesin okumasını öneririm. Ali Bey’in verdiği sayılar turizm yapılan veya potansiyeli olan yörelerin pazarlanmasında strateji belirlemenin önemini çarpıcı bir şekilde gösteriyor.  Yazıyı okurken büyük hedeflerle turizme açılan ama yıllar içinde türlü nedenlerle “SALAŞ” turizm çıkmazında kalan bazı yörelerimiz aklıma geldi. Bu yerlerde turizm kazancının yaratılan çevre kirliliğine ve yerel dokuya verilen zarara değmediğini düşünüyorum. Bu olumsuzluğun diğer ucunda da fiyatlarıyla turizm fırsatçılığının zirve yaptığı yerler var.

Son yıllarda cazibe merkezi haline gelen Foça’nın turizm potansiyeli hayli yüksek ve pazarlayabileceği çok şey var:
-         Foça evleri, sokakları ve yakın mahallelerinde görebileceğiniz yerel doku
-         Kent duvarları, Athena tapınağı, Kybele kutsal alanları, yel değirmenleri, beş kapılar gibi birçok tarihi kalıntı
-         Deniz, denizcilik, yat turizmi ve deniz sporları
-         Zeytincilik ve bağcılık gibi köklü geçmişi olan tarımsal faaliyetler
-         Doğal tarım ve sürdürülebilir yaşamla ilgili faaliyetler ve ürünler
-         Motorsiklet ve bisikletle ilgili faaliyetler
-         Yöresel deniz ürünleri ve otların kullanıldığı Ege mutfağı
-         Doğa yürüyüşleri ve sporları
-         Sanatsal faaliyetler
-         Sosyal içerikli toplantı ve faaliyetler
bu konuda ilk aklıma gelenler ve bunu çeşitlendirmek mümkün. Halihazırda bu konuların hepsinde faaliyetler olduğunu biliyorum. Bu konularla ilgili birkaç toplantı yapıldığını da okudum. Foça turizmi duyarlı ve güler yüzlü sakinleri sayesinde zaten bu yolda ilerliyor. Ancak kişilerin şahsi çabalarını daha iyi koordine edecek bir yaklaşım hem turizmde aynı hedefe dönük çalışmayı hem de verimi artırmayı sağlayacaktır. Ayrıca her turizm konusu kendi içinde başlı başına bir ana faaliyet içerdiğinden bunların zamana yayılması ve uygulama/sonuç değerlendirmesine göre bir tercih sırasına konulması gereklidir. Örneğin motorcuların bir gösterisi/faaliyeti ile doğa sporlarını aynı zamanda yapmak için altyapı/kaynak yeterli değilse ziyaretçilerin ve işletmelerin yararına zamanlaması değiştirilebilir.

Bunun için Foça ve çevresi için bu faaliyetler yerel idarenin önderliğinde ilgili birimlerin ve hatta yöre halkından ilgili olanların katılımıyla
-         altyapı gereksinimi ve kapasitesi (ulaşım, faaliyet alan düzenlemeleri, yeme-içme, geceleme vs)
-         kaynak gereksinimi (parasal, görevli ve gönüllü işgücü, malzeme vs)
-         zamanlama (program çakışmaları ve yoğunluğu düzenleme amaçlı)
-         hedef kitle (ziyaretçiler ile faaliyetten etkilenen, yararlanan ve  yürütenler)
-         beklenen sonuçlar (ticari, çevresel ve sosyal – yöre, il ve yurt çapında)
gibi ana başlıklar altında ele alınırsa öncelikle Foça’nın uzun dönemli turizm vizyonuna sonra bu yolda kullanılacak stratejilere ve sonra da kısa dönemi detaylandırılmış en az 20 yıllık bir uygulama ile gözden geçirme programına ulaşılır. Uzun dönemli bütün uygulama programlarında olduğu gibi burada da faaliyetlerin ve sonuçlarının gözden geçirilerek yıllık iyileştirmelerin yapılacağı geniş katılımlı toplantılar programın bir parçası olmalıdır. Bu programın il ve bölge ile ilgili koordinasyonu bu konuda görevli resmi birimlerce yürütülebilir.  

Böyle bir çalışma sonunda uzlaşılan “vizyon”, “stratejiler” ve “program” tüm detayları ile yerel işletme ve şahıslara anlatılarak uygulamada katılım sağlanırsa  Foça’mızın dokusunu değiştirmeden ve kirletmeden koruyarak yıllarca turizm hedeflerine ulaşmayı başarabiliriz.

 06 Eylül 2018

22 Temmuz 2018 Pazar

Sokak Köpeği Beyazın Dönüşü

Sokak köpeği Beyazın dönüşü

O sabah tel kafesi içindeki bakışını gördüğümde ne kadar özlediğimi fark ettim. Ne kadar da kendimi ikna etmiştim kısırlaştırma operasyonu süresinde gidip görmemek için. Neredeyse üç hafta sonra, başta da dedikleri gibi getirip evin önündeki yola bırakıverdiler. Belki şaşkınlıkla belki refleks, Beyaz hemen yan tarlaya girip son zamanlarda yavrularıyla yuva yaptığı ağacın altına gitti ve sanki uzun bir yoldan gelmişcesine gölgeye kıvrılıp yattı. Özgürlüğüne geri dönmenin sarhoşluğuyla beni gördüğüne bile emin değilim.


“Burası onun mahallesi değil, zaten hamile kalınca buraya gelip doğurdu o yüzden buradaydı” gibi birkaç cümle zırvaladım ama belediye veterinerinin görevini tamamlamış bir tavırla aldığımız yere bırakıyoruz deyip bir de fotoğrafını çekip geldiği gibi ayrılması çok hızlı oldu.

Akşam eşimle Beyaz’la ilgili ne yapmamız gerektiği konusunu konuştuğumuzda, bir müddet onunla ilgilenmezsek doğumdan önce geldiği yere  geri dönebileceğini, zaten yan tarla sahibinin bir müddet sonra onu arazisinden çıkarabileceğini söyleyip durumunu uzaktan izleme kararı aldık. Beyaz kararımızdan habersiz yaz sıcağında eski alışkanlığıyla onu beslediğimiz saatlerde demirliklerin kenarına gelip yemeğini ve suyunu bekledi. Bulmadığında da hiç şikayet etmeden ağacın altına geri döndü ve yattı. Bu arada diğer yanımızdaki komşumuzun sahiplendiği Beyaz’ın iki yavrusu (Yaman ve Patch) hoplayıp zıplayıp oynarken annelerinin döndüğünün farkında değildi.

Sonra ne mi oldu? Beyaz’la ilgili kararımızda en fazla bir buçuk gün dayanabildik. Geldiğinin ertesi akşamı dayanamadık ve koşarak ona yemek, su yetiştirdik, sarılıp okşadık, onun da özlem giderircesine yerlere yatıp bizimle oynaşmasının keyfini çıkardık. Ertesi günü eşim belediye veterineri ile konuşup yapılanlar ve aşılarıyla ilgili bilgi aldı. Beyaz’a burada  mahallenin sokak köpeği olarak bakarken bize aşılar ve hastalıkları ile ilgili destek olacağını öğrendi. Biz de evde bulundurduğumuz mama miktarını artırdık ve Beyaz artık bizim iki haylazımızla birlikte beslenme, oyun ve arada dıştan beden muayenesi programına dahil oldu. Eylüle kadar kışın rahatça barınacağı bir kulübe yapıp eskisi gibi yol kenarındaki elektrik panosunun arkasına koymayı planladık. Yani resmi sahibi değilsek de Beyaz’ın bakıcı ailesi olduk. Beyaz’ı kendi arazimize alamayışımızın tek nedeni onda muhtemelen yırtıcı bir köpekten gelen genlerin olduğunu fark etmemiz. Her ne kadar bize zarar vermese de dışarıdan gelen bir canlıya zarar verebileceğini gördükten sonra evimize gelen özellikle çocuklar ve dostlarımızın hayvanlarının güvenliği için bu riski göze alamadık.

Beyaz mı? O bunların hiç farkında değil. Aradaki demirliklerin nedenini anlamasa da bizim köpeğimiz gibi yaşamak çok hoşuna gidiyor.  Geçenlerde yan komşumuzdaki yavrularını  fark edince demirlik arkasından da olsa gözleri buğulandıran bir aile birleşmesine şahit olduk.

Onların dostluğu yalansız, bağlılıkları koşulsuz, vefaları ölene kadar.
Ve biz onlarla mutluyuz.

22 Temmuz 2018





5 Temmuz 2018 Perşembe

Penkek ve Poffertjes Yapımı

      Penkek ve PoffertjesYapımı


Seksenli yıllarda Diyarbakır’da petrol sondajında saha mühendisi olarak çalışırken sabahları aşçımız Arap usta’nın yaptığı lezzetli penkekler çokça beğeni toplardı. Penkekleri Amerikan ve Meksika penkeki diye adlandırdığı iki farklı şekilde yapardı. Penkeklerin üzerinde kullanılan malzemeler ise hayal gücüne kalmış desem yeridir. Benim bugüne kadar gördüklerim içinde tereyağ, akçaağaç şurubu, bal, reçel, pudra şekeri,  peynir, fıstık ezmesi, şokella, yağda kızarmış yumurta, biftek, sucuk gibi neredeyse her türlü yiyecek var. Hem Arap ustayı anmak hem de tarifleri kayda geçirmek için öğrendiğim haliyle bu penkek tariflerini aşağıda veriyorum.  Yapımı gösteren bir videoyu youtube’da bulabilirsiniz (https://youtu.be/ngPwThd09hY).



Hollanda’dayken keyifle yediğimiz Poffertjes de Amerikan penkekle aynı karışımdan yapılıyor ancak bir lira büyüklüğünde pişirilmesi için özel bir tava kullanılıyor. Pofferjes de penkek gibi sıcak olarak servis ediliyor ve  üzerine genellikle tereyağ konulup pudra şekeri serpiliyor.



Amerikan Penkek yapımı için Malzemeler:

1 yumurta

500 ml süt

330 gr un

1 çorba kaşığı zeytinyağı

1 çorba kaşığı toz şeker

1 poşet vanilya (5 gr)

1 poşet kabartma tozu (10gr)

1 pinçik tuz



Meksika Penkek yapımının tek farkı unun üçte biri yerine aynı miktarda irmik kullanılması. Yani 220 gr un 110 gr irmik.  Ancak irmik daha fazla süt çekeceği için süt miktarını 10-20 ml kadar artırmak gerekebilir.



Yapılışı:

Bir karıştırma kabı içine alınan süte önce un hariç bütün malzemeler konularak mikserle bir dakika kadar çırpılır ve sonra un ilave edilerek yaklaşık 2-3 dakika daha çırpılır. Karışım buzdolabında 15-20 dakika kadar bekletileceği ve bu sürede daha kıvamlanacağı için ilk karıştırmada normal bir kek kıvamından daha cıvık olmalıdır. Bunun için gerekirse az un veya az süt ilave ederek kıvamı ayarlamak gerekebilir. Karışım tavaya daha kolay dökebilsin diye bir pet şişeye konularak buzdolabına yerleştirilir. Ben bu iş için plastik bir poffertjes(akıtma) şişesi kullanıyorum.



Pişirme:

Penkek pişirme gazlı ocakta yapılacaksa tavanın altına bir alev yayıcı (diffuser) kullanılmasında yarar vardır. 
Diffuser (alev yayıcı)
Pişime için de kısa kenarlı ve yapışmaz (granit kaplama gibi) bir tava kullanılır. Pişirmeye başlamadan önce tava (alev yayıcı kullanarak) orta alevde 3-4 dakika ısıtılır. Sonra  pet şişeden penkek karışımı tava üzerine yaklaşık 10 cm çapında daireler oluşturacak şekilde dökülür, ve hamurunda kabarcıklar oluşunca ters çevrilerek diğer tarafı da pembeleşinceye kadar pişirilir. Orta alevde bir tarafın pişip üstünde kabarcıklar oluşturması 1-2 dakika kadar sürer, diğer taraf daha hızlı piştiğinden toplam pişme süresi kısadır. Geniş bir tavada üç adet penkek aynı anda pişirilebilir. Pişirilen penkeklerin servise kadar sıcak tutulması veya pişirilir pişirilmez servis yapılması iyi olacaktır. Penkekler üzerine önce tereyağ sürüp sonra da bal, pudra şekeri, reçel v.b. ile sıcak olarak servis yapılabilir.



Poffertjes pişirmek için de alev yayıcı kullanmak daha iyi sonuç verir. Ancak poffertjes tavası ince malzemeden olduğu için ocağı az ateş konumuna getirmek gerekir. Poffertjes yaparken en büyük zorluk tavanın küçük çukurlarına azar azar dökülen karışımın çevrilerek diğer taraflarının da pişirilmesidir. Ben bu iş için ince bir spatula kullanıyorum ve diğer elimle de çevirmede destek oluyorum. 


Penkek ve poffertjes sevenlere afiyet olsun.



5 Temmuz 2018