SEVMEKTEN KİM USANIR
Yaz akşamının nemli
loşluğunda, üzerinde kenarları dantelli beyaz bir elbise Küçük Deniz’in
kenarındaki bir masada oturuyordu. Gecenin kuytuluklarından yayılan yasemin
kokusu bütün masaları dolaşıp onu kucaklamak için masasına kadar gelmişti. Aşkı
özendirmek için oraya konmuşcasına tüm sadeliğiyle oradaydı. Başını kaldırıp
uzaklara bakarken gözlerindeki pırıltılar yakamozları ateşliyor, o hiçbirşey
olmamış gibi balıkçı kayıklarının cilveli oynaşmalarını seyrediyordu.
Restoranın içinde çalan eski bir kırkbeşlik, Behiye Aksoy’un sesinden gecenin nağmelerini gönüllere yayıyordu.
Restoranın içinde çalan eski bir kırkbeşlik, Behiye Aksoy’un sesinden gecenin nağmelerini gönüllere yayıyordu.
Sevmekten kim usanır
Tadına doyum olmaz
Hangi gönül uslanır
Sevenle oyun olmaz
Masanın üzerine koyduğu
küçük defterine bir şeyler yazarken gecenin en şanslı kadehi dudaklarındaydı. Eskide
kalmış bir sevdanın şahidi olarak çevresindeki her şey bu zarif güzelliği
tamamlamak için oradaydı sanki.
Gözlerimle gecenin ahengini bozmaktan çekinerek bu resmi yüreğime koyarken son kadehimi beni oraya getiren kadere kaldırdım ve sessizce hesabı ödeyip karanlığa yürüdüm.
18 Eylül 2018
Gözlerimle gecenin ahengini bozmaktan çekinerek bu resmi yüreğime koyarken son kadehimi beni oraya getiren kadere kaldırdım ve sessizce hesabı ödeyip karanlığa yürüdüm.
18 Eylül 2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder