YÖNETİCİLİK
Yöneticilikle ilgili çokça tekrarladığım bir cümleyle konuya girmek istiyorum. Bir yönetici üç şeyi yönetir. Zamanı, parayı ve insanı. Bunlardan ilk iki tanesi; zaman ve para yönetimi için teknikler bilimsel olarak tanımlanmıştır. Geriye insanları yönetmek kalır ki, bu yöneticinin başarısını belirleyen en önemli faktördür.
Patron şirketlerinde yönetim
tarzı, genellikle profesyonellikten uzaktır. Ancak çevremizde daha kurumsal olduğunu zannettiğimiz birçok
şirkette de benzer tavırlar görürüz. Teorik
olarak tıkır tıkır işleyen bir sistemde iyi bir yöneticiye ihtiyaç yoktur. Orada çalışkan ve sadık biri yeterlidir. Ama sistemin
her zaman problemsiz çalışmasını istiyorsak o zaman ekibinin nabzını tutmasını bilen bir yönetici
şarttır.
Bir yöneticinin başarısını görebilmek
için yönetiminin sergilediği performans ile bu performans için harcadığı efora
bakmak gerekir. Kulağa sıra dışı gelse de yöneticinin kişisel çalışmasının işin
yapılışına katkısı, ekibinin katkısından fazla ise bu bir yöneticilik başarısı
değildir. Yani montaj hattında koşuşturup makineleri kullanarak montajı
hızlandıran biri iyi bir yönetici değil iyi bir ustabaşıdır. İyi bir yönetici o montajın hızlanması için
ekibini yönlendirmeyi başaran kişidir. Kendi de o sırada ayaklarını masasına
uzatmış gururla ekibini seyrediyor olmalıdır.
Yöneticinin gücü saygı,
başarısı hayranlık uyandırır. Hele bu gücü doğru kullanıyorsa yönetime güven
endeksi tavan yapar. Ancak bu; dediğim dedik çaldığım düdük yönetim şekli demek
değildir. Yönetim kararlarının paylaşılması, gücün paylaşımından daha doğrudur.
Yani çalışanlara kendi alanları ile ilgili kararlarda katkı hakkı tanıdıktan
sonra alınan kararları uygulama
sorumluluğu ile beraber gereken yetki de verilmelidir. Çalışanların
önündeki işe baktığı bir kurumda ileriye bakmak yöneticinin görevidir. O,
ufuktaki fırsatları ve tehditleri görüp gereken önlemleri alarak ekibinin
yolunu açar.
Sıkça rastladığımız “ben
olsam şöyle yapardım” şeklinde; çalışanların yönetime, yöneticilerin
çalışmalara karışmaları kaos getirir. İyi işleyen bir yönetim sisteminde program
hedefleri gerçekleştiği ve kurum stratejileri ve kuralları gözetildiği sürece
yöneticiler ve çalışanlar işleyişte kişisel tarzlardan kaynaklı farklar
nedeniyle birbirlerine karışmamalıdır. Kişisel farklılıklar bir ekibin
zenginliğidir ve bu sonuçlara mutlaka olumlu yansır.
Yönetimde bireyleri dikkate
alan ama genel durum değerlendirmesinin gözetildiği yol en doğru yoldur.
Çelişki olduğunda yöneticinin sırasıyla vizyon,
stratejiler ve hedefleri gözeterek konuyu değerlendirmesi gerekir. Kurumun
gücünü ve kaynaklarını sadece bireyler için değil vizyon-strateji-hedef üçlüsü
için harcamak gereklidir. Amaç sadece
bireyleri değil bireyleri koruyan şemsiyeyi de korumaktır. Vefa ve etik
değerleri göz ardı etmeden bunu yapmak mümkündür.
Geçen yılların zorlu
yollarında düşe kalka öğrendiğim birçok dersten bazılarını belki işe yarar
diyerek özetlemeye çalıştım. İnsanı merkezde tutan her anlayış benzer sonuç
verecektir.
3 Aralık 2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder