26 Aralık 2024 Perşembe

İZMİR'İ SEVMEK

 

İZMİRİ SEVMEK

 

İzmir’i sevmek Ege’yi sevmektir. İzmir’de sevdiğiniz ne varsa Ege’de de aynı şeyleri görürsünüz. İzmir’e ve Ege’ye olan bağlılığım eminim herkes için kendi doğduğu yere olan bağlılığa benziyordur. Ama buralardan uzaktayken televizyonda gözüme takılan bir manzaranın, hiç düşünmeden Ege’den olduğunu söyleyebilecek kadar yüreğimde olan Ege’yi,  sanki ben herkesden çok seviyorum gibi geliyor.

Ege’nin sadece insanı değil doğası da kucaklayıcıdır. O yüzden çok göç alır. Herkesin hayattan keyif alabilmek için şikayet etmeden yaşadığı bu yerde insanlar, gölge etme başka ihsan istemem anlayışında olduğu için yirmi yıldır yönetenler panolara “biz daha yeni başladık” diye reklam verebilirler.  Çünkü kimse panolardaki bu itirafa dikkat etmez, herkes işinde gücündedir. Çoğu insan penceresine, balkonuna koyduğu bir çiçeğin yanında akşam çayını yudumlarken, ne altyapı umurundadır ne de üst. Doğa da bizim zalimliklerimize katlanır ve şikayet etmez. Yani geçinip gideriz.

2024’ün sonuna gelirken, İzmir resminden bu küçük enstantaneyi kayda geçirmek ve yüreğimi yakan bu çarpık ve keyifli pozun, gelecekte daha iyileriyle değişmesini  dilemek istedim.

26 Aralık 2024

1 Aralık 2024 Pazar

DUA ETTİM

 

DUA ETTİM

Herkes gibi benim de İzmir’den Foça’ya gelirken kullandığım kısa yol Seyrek yoludur.  Çevre yolundan ayrıldıktan sonra tek şeritli gidiş geliş kullanılan bu yol, Seyrek ve Maltepe üzerinden Gerenköy’ün yanından geçerek Ilıpınar-Bağarası yoluna bağlanır. Ne var ki en azından benim Foça’ya geldiğim 2014 den beri; yol üzerinde yeni kurulan sitelerle, Seyrek’te faaliyete geçen Bakırçay üniversitesiyle ve İzbaş Serbest Bölgesiden artan TIR trafiğiyle yoğunlaşan bu yolda araç akışı genelde konvoylar halindedir. İnsan, üzerinde bu kadar trafik olan yolu araçların eze eze  genişleteceğini düşünüyor ama maalesef şu ana kadar bir santim dahi genişlemediğini söyleyebilirim.  Kullananlardan başka (hiç !) kimsenin aklına yolu genişletip,  vatandaşa hizmet etmek gelmeyeceği için, en azından yolda bir yerleri (bir nedenle !) kazıp, başına diktikleri onlarca adamın günlerce çay içip ellerinde kazma kürek açtıkları çukura bakarak çileyi artırmadıkları için şükretmek gerekli.

İşte o konvoy halinde İzmir’den Foça’ya dönüşlerimden birinde arkamdaki sabırsız siyah Audi’nin sürücüsü birkaç atak yapıp kapağı önüme  atmayı becerdikten sonra uzun süre önündeki beton pompa kamyonu ve bir iş makinesini sollayamadı. Dar ve virajlı bu yolda onları geçmek için yaptığı ataklar her seferinde kazaya neden olmadan geri çekilen Audi’nin sayın sürücüsü bilmiyor ama ben onun için dua ettim.

Hem de yürekten.

Başına bir şey gelmesin diye.

Biraz bencilce olacak ama itiraf etmeliyim ki duam onun başına bir şey gelmesinden çok eve varmak üzereyken sebep olacağı kazayla kapanacak yoldan, çevre yoluna geri dönüp Menemen üzerinden gidip saatler kaybetmemek içindi.

Sonuç:

Audi’nin sürücüsü bir nedenden kimseyi sollayamadı.

Bağarasında bir sokağa girene kadar önümde seyretti.

Ben yolu uzatmadan eve vardım.

Ve yol hala dar.

 

1 Aralık 2024

7 Kasım 2024 Perşembe

SANRI

 

SANRI

İngiliz Burnu’nda Foça’nın serin ve sakin bir yaz sabahı. Sakin şehir ünvanını alsa da birazdan insan kirliliğinin doğal güzellikleri ve huzuru pervasızca talanı başlamak üzere.  

Çevredeki çadır ve karavanlarda hareketlenme yokken sabahın sakinliğinin keyfini çıkarmak için yürüyüşe çıkan adam, elinde baston gibi tuttuğu bir dal parçasıyla deniz kenarındaki patikadan burnun ucundaki kumsala doğru ilerledi. Ara sıra yaptığı bu yürüyüşlerle, kafasındaki düşüncelerden uzaklaşıp, dikkatini doğaya vererek mutsuzluğunu azaltabiliyordu. Ama o gün yürüyüş sırasında, yamaçtaki çitlembik ağacının altında, elinde bir kupa ve kitabıyla oturmuş kadını fark etti.  Kadın açık mavi yazlık salaş bir pantolon ve beyaz şile bezi bluzuyla, manzaranın doğal bir parçasıymışçasına, sırtın ağaca yaslamış, huzur depolar gibiydi.

Uzaktan gelen dalgaların sesine, hafif poyrazın oynaştırdığı yaprakların katılmasıyla oluşan sabah müziğini, bir Foça kerkenezinin çığlığı bölünce; kadın, saçlarını eliyle  omuzlarına attı ve gözlerini okuduğu kitaptan kaldırıp çevresine bakındı. Sabahın bakir ışıklarının aydınlattığı yüzünde bir su perisi güzelliği vardı.  Okuduğu ya da yaşadığı  huzuru yansıtan o yüz, aşksız yılların susuzluğunu giderircesine havaya karışınca, Orak Adası’nın kayalıklarında sirenlerin büyülü rapsodisi başladı. Bu görkemli manzarada fazla olduğunu düşünen adam kımıldayamadan olduğu yerde kaldı.

Bir başkasının varlığını hisseden kadın yavaşca dönüp ona baktı. Günü aydınlatan gözleri günaydın der gibiydi.  Günaydın demek ve el sallamak isterken elini kaldırmaya çalışan adam,  önce parmaklarında bir serinlik hissetti, ardından her yer karardı.

Gözlerini açarken, adam önce  yastığında kımıldayan elini gördü, sonra da artık orada olmadığını. Yaşanmamışlıklar evrenine açılan kapı kapanmıştı.

Artık, bugünü de burada geçirecekti.

7 Kasım 2024

6 Kasım 2024 Çarşamba

KEMAN

 

KEMAN

Geçen akşam televizyonda keman sanatçısı Lisa Batiashvili’nin Çek Flarmoni orkestrası eşliğinde bir konserine denk gelince izlemeden geçemedim. Keman çocukluğumdan beri ilgimi çeker ve sesinden çok hoşlanırım. Dolayısıyla Lisa Batiashvili’yi imrenerek izledim.

Çocukluğumda okulda verilen mandolin çalma eğitimi dışında müzikle ilgilenme fırsatım olmadı. Zor günlerdi. Ama keman çalma isteğim hafızamın derinlerinde gündeme gelmek için fırsat beklemekten vazgeçmedi.

O fırsat 1994 yılında, Shell şirketi içinde Hollanda’dan Türkiye’ye dönüp, Diyarbakır’da çalışmaya başladığımda geldi. Şirketin satış/devri nedeniyle işlerin azaldığı bir dönemde, Diyarbakır’lı bir personelin yardımıyla genç bir keman sanatçısı ile iletişim kurup ders alma konusunu görüşmek üzere eve davet ettim.

Kemancı genç, kendisini tavsiye eden personelle birlikte bir hafta sonu geldi. Kısa bir hal hatır sormadan sonra hemen konuya girip kemana olan merakımı ve keman çalabilmek için ders almak istediğimi söyledim. Kemancı genç önce keman çalmak için ne kadar çok çalışmak gerektiğini, sonra çok küçük yaşlarda yay çekmeye başlanmazsa sonuç alınamayacağını, benim 39 yaşında buna başlamamın uygun olmayacağını güzel bir dille uzun uzun anlattı. Sözünü kesmeden dinledim ama hayal kırıklığım içimde büyüdü. Kemancı genç, kemana ayırabileceğim zaman ve kaynağı bulduğumda bir dönemde, geç kaldığımı söylüyordu. 

Gence teşekkür ettim ve dedim ki:

Artık senden ders almayacağımı anladım ama müzik yapmayı teşvik yerine insanların müzik yapma arzularını yıkmak bir müzisyene yakışmadı. Senden istediğim şu koca evde tek başıma kemanımla gürültü yaparak mutlu olmama yardım etmendi. Yoksa Palladium’da konser vermek gibi bir niyetim yoktu.  Dilerim bundan sonra doksan yaşında birinden bile bir talep gelse, kolundan tuta tuta ona keman çalmayı gösterirsin.

Genç kemancı her ne kadar özür dileyip, yardımcı olabileceğini söylediyse de artık  ondan ders almak istemediğimi belirtip konuşmayı sonlandırdım.

Keman çalmayı öğrenmek için bir daha fırsatım olmadı ama olsaydı da ders alır mıydım bilmiyorum. Ama ne zaman keman çalan birini görsem, küllenen arzularımdan sanki bir kıvılcım çıkar gibi olur.

6 Kasım 2024

24 Ekim 2024 Perşembe

2024 ZEYTİN HASATI

 

2024 ZEYTİN HASATI

Ekim ayını pek sevmem çünkü zeytin hasat  zamanıdır. Bir Egeli olarak elbet zeytin ağacını, yağını ve meyvesini severim. Ama iş zeytin toplamaya gelince, tüm işleri bırakıp günlerce sabahtan akşama ağaçların tepesinde zeytin toplamak bana göre değil. Zeytin yağının en değerlisi ağaçta bekleyip simsiyah olmuş, iyice yağ toplamış zeytinlerden değil; erken hasat denilen yarıdan fazlası hala yeşil, gerisi mora çalan siyah ve mümkün olduğu kadar bekletmeden sıkımı yapılan zeytinlerden alınır. Bir de bizim bahçede olduğu gibi bazı ağaçlar “delice” zeytini ise değeri katlanır. Bu da günde en az 10 saat kesintisiz çalışıp, hızla toplama işini bitirmeyi gerektirir.

Bahçemizin bu seneki rekoltesini ağaç ağaç not alarak 1780 kg olarak belirledikten sonra bunu 21 “adam-gün” de toplayabileceğimizi hesapladım. Bu arada en güzel haber, daha önce Foça’da otururlarken bize toplamda yardım eden ama sonradan İstanbul’a taşınan Çetinbağ Ailesi’nin zeytin toplamak için yardıma gelmek istediğini söylemesi oldu.

Foça Tariş’in yağ sezonunu açmasıyla 10 Ekimde eşimle beraber zeytin toplamaya  başladık. Eşim hasat boyunca ofis işlerini evden götürerek toplamaya yardım edince   benim günlük 100 kg toplama miktarım 150 kg’a çıktı. Hasatın üçüncü günü Erhan ve Yonca Çetinbağ 4,5 yaşındaki kızları Umay’la beraber, ardından kaptan arkadaşım Mustafa Sevimli hasata katılınca hem ortalık şenlendi hem de günlük hasat miktarları 400 kg’a yaklaştı. Kızım da bir hafta sonu bize katılmak istiyordu ama o hızla hasatı 7 günde bitiriverdik.

 




Hasatın en flaş olayı benim dört metrelik merdivenden Süpermen atlayışı yapmamdı. Kafamı ve bacağımı yaralayıp biraz hafıza kaybıyla gittiğimiz hastanede MR ve rontgen çekildikten sonra kalıcı bir hasar görülmeyip o akşam gözlemde kalmak kaydıyla eve dönünce, herkesin diline düştüm. Umay “ ama sen uçamıyosun ki düşüyosun” deyip beni suçladı. Gerçi kanatlarım gelince uçabileceğimi söyleyip moral vermeyi de ihmal etmedi. Konuştuklarımı veya sessizliğimi bahane edenler “kafa travmasındandır götürelim bunu” deyip gülerek bütün akşam benimle dalga geçtiler. Bu da Süpermen olarak zeytin toplama kariyerimin sonunu getirdi.

Tariş aldığımız toplam 1714 kg zeytinden toplam 226 kg yağ çıktığını söyledi ve 22 kg “hak” olarak kesildikten sonra 204 kg net yağ aldık. On yıldır üretim yaptığımız bahçemizden beklediğimizden 50-60 kg kadar düşük olduğu için gelecek yıllarda sıktırma işleminde biraz daha dikkatli olmaya karar verdik.

Sonuçta zor geçeceğini düşündüğüm 2024 hasatı, paylaşılınca hem kolay hem keyifli oldu. Şimdi sırada ağaçları gelecek yıl bu kadar ürün vermeyecek şekilde budamak var.

25 ekim 2024

 

8 Ekim 2024 Salı

EN BÜYÜK HAPİSHANE

 

EN BÜYÜK HAPİSHANE

En küçük hapishane olan insan vicdanının yok olduğuna tanıklık ettiğim şu günlerde, Filistinli çocukların yüzünde ekrana yansıyan dehşeti gördükten sonra bu sürecin devamını tahmin etmek hiç de zor değil. İkinci dünya savaşından sonra Yahudi soykırımına karışanlardan yakaladıklarını savaş sonrası mahkemelerde, kaçanları da yıllarca iz sürüp avlayıp hesap soran bir milletin bugün yaptıklarının bir karşılığı olmayacağını düşündüklerini zannetmiyorum. Yüzleri kan-toprak ve acı içindeki o çocuklar, onlara bu dehşeti yaşatanlardan hesap sormadan hayatlarına nasıl devam edebilirler ?

Diğer yandan bugün onlara istihbarat ve silah veren büyük devletlerin gelecekte ekonomik ve stratejik güçlerini kaybetmeleri ve yerleri alacak yeni süper güçlerin onlara destek vermeme olasılığı da çok yüksek.  Dolayısıyla dışarıdan destek alamayan bir İsrail’in gelecekte yarattığı öfke karşısında ne kadar güvenli olacağı da şüpheli.

Uluslar arası toplum tarafından eninde sonunda mahkum edilecek olan İsrail, işte bu yüzden bir gün dünyanın en büyük hapishanesi olmaya aday. Herkesin kendi adaletini sağlamaya çalışacağı bu hapishaneye barışın ve huzurun gelmesi ise ancak iki toplum beraberce hesap sorup yaralarını sarabilirse mümkün.

8 Ekim 2024

13 Eylül 2024 Cuma

HAYALSİZ OLMAZ

 

HAYALSİZ OLMAZ

Denizin mavisinin kelimelere sığmayan doyumsuz güzelliğine doğru Değirmenlik Caddesi’nden arabayla Foça’ya iniyorum. Birazdan Büyük Denizde başını rüzgara dayamış, dalgalarla cilveleşen tekneler karşılayacak beni. Radyoda arka arkaya çalan rum şarkılarından bıkınca istasyon değiştiriyorum.

“Her derdime yar ortağım ol da

Gökten melekler iner gibidir o zaman”

Yaşar’ın “divane”si yazın sıcağını insanın yüreğine taşıyor. İşte bununla her yere gidebilirim.

Bir Foça hayal ediyorum. Portofino’dan bile güzel. Sokakları yasemin ve karanfil kokan, begonvil çiçeklerinin taş duvarlara tırmandığı, sardunyaların toprağı örttüğü tertemiz bir Foça. Herkesin taşını, denizini, doğasını canı gibi gözettiği, aşıklar Caddesi’nden geçebilmek için aşık olmanın şart olduğu, denizlerinde balıkların kayıklara yoldaşlık ettiği;  gerçek anlamda bir yavaş şehir.

Bir yandan da geçtiğim yollarda çevreme bakıyorum çok mu abarttım diye. Bir gün biraz daha fazla kazanmak yerine bu hayali gerçeğe taşımak isteyen insanların sayısı  artınca hepsi gerçek olabilir. Ve bu hayal Foça’ya çok yakışıyor.

İşte ben o günün hayalini kuruyorum.

Çünkü hayalsiz olmuyor.

13 Eylül 2024

29 Ağustos 2024 Perşembe

BAĞCIK - FOÇA KARASI ŞARABI

 

BAĞCIK – FOÇA KARASI ŞARABI

Geçen sene bağın terbiye sisteminde değişiklik yaptıktan sonra budanan red globe ve sultaniye asmalarından bu sene pek fazla üzüm alamadık. Ancak hem verandanın üzerindeki hem de bağdaki foça karası üzümlerimiz bu açığı fazlasıyla kapattı. Foça karası üzümü deyince yöreye bu üzümü kazandıran rahmetli Volkan Sucukçu’yu anmak isterim. Bize foça karası asmalarının çeliklerinden verip nasıl bakacağımızı anlatmasaydı şimdi bu üzümler olmayacaktı.

Bu sene foça karası üzümlerinden deneme amaçlı bir damacana şarap yapmayı planlamıştık ancak aldığımız üzüm fazla olunca 70 litre kadar cibremiz oldu. Dört günlük cibre maserasyonu ve  şırasını alıp 10 günlük  fermentasyon sonunda yaklaşık 50 lt %12,2 alkollü bir şarabımız oldu. Şarap yaparken hiçbir katkı (şeker, maya, sülfat vs) kullanmadığımızdan en geç iki yıl içinde tüketilmesi gerekecek ama bu konuda bir sorun yaşayacağımızı zannetmiyorum.


Şarabımıza küçük bağımıza koyduğumuz adı verdik. BAĞCIK

Henüz bir etiketimiz yok ama eşim bu konuda çalışıyor.

Bu kadar fazla şarap yapmayı planlamadığımız içinde elimizdeki şişeler yeterli olmayacak ama çevremizden kısa zamanda boş şişe bulabileceğimizi umuyoruz.

Kendi yaptığımız şarabı içmek çok güzel bir duyguymuş. Dostlarla paylaşmak da ayrıca güzel. Heveslenen herkesin bir gün bu duyguyu tatmasını dilerim.

29 Ağustos 2024

6 Ağustos 2024 Salı

SAHİLDE SABAH SÜRPRİZİ

 

SAHİDE SABAH SÜRPRİZİ

Sabahın erken saatleri. Foça Fener Burnu’ndaki balıkçı barınağına doğru gidiyorum. Büyükdeniz’de alargadaki kayıklar sert karayelin etkisiyle çalkanan denizde oynaşır gibiler. Özellikle kış aylarının sakinliğinde, Fener Burnu’na gitmek için sahil caddesine her  dönüşümde, önüme çıkan bu manzarayla karşılanmaktan çok keyif alırım.

Ama bugün o manzaranın içinde muhtemelen 15 yaşlarında bir kız ve erkek sert bir tartışma içindeler. Denizin kenarında manzaranın güzelliğini tartışmadıkları her hallerinden belli. Zaten tartışmaktan çok bir fırça atma eylemi görüntüsü var ortada. Kız boynunu uzatıp kafa atacak gibi oğlanın yüzüne doğru sert bir şekilde konuşurken, delikanlı geri adım atmadan ama kafasını geri çekerek sözleri karşılamaya çalışıyor gibi. Ama bu makineli tüfeğe karşı sapanla taş atmaya benzer bir karşılama.

İlgimi çeken bu karşılaşmanın nasıl bittiğini merak etmiyorum. Duruşlarının sergilediği anlayış, sorunlarını bir şekilde çözeceklerinin göstergesi. Konuşarak tartışan insanların, dinlemeyi bilmeyenlere göre başarı şansı daha fazla.

Delikanlının bu tartışmada geri adım atmadan çaresiz duruşu, nasıl diyeyim benim yaşımda bir erkek için gülümseten bir manzara. Muhtemelen ilerideki yıllarda yaşayacaklarının bir alıştırması gibi. Umarım beraber ya da ayrı; gidecekleri yol açık ve uzun olur.

6 Ağustos 2024

25 Temmuz 2024 Perşembe

ÖZ-LE-Mİ-YO-RUM

ÖZ-LE-Mİ-YO-RUM !!

Yaz başından beri köstebeklerle verdiğim uzun mücadelenin son etabında, kazdığı tünellere bir haftadır her gün su doldurarak son köstebeği de kaçırdım galiba. Galiba diyorum çünkü bundan önce de tam gitti dedikten birkaç gün sonra biraz ileriden çıkmayı başardı. 

Köstebekle savaş bize dört yıldır baktığımız bir enginar bahçesine mal oldu. Köstebeklerin enginarı ne kadar sevdiklerini öğrendikten sonra belki bu işe bir daha girişmeyebiliriz diyoruz. Çünkü yan tarlalarda köstebek tümsekleri demokles’in kılıcı gibi orada duruyor.

Bu arada bahçenin o bölümü hazine avcılarının gazabına uğramış gibi delik deşik. Köstebeğin gittiğinden tam emin olmadan çukurları kapatmaya niyetim yok.

Hala her sabah kahvemi içtikten sonra bir heyecan gidip bir hareket var mı diye bakıyorum.

Ama yanlış anlaşılmasın köstebek kardeş.

SENİ HİÇ ÖZLEMİYORUM !

25 Temmuz 2024 

21 Temmuz 2024 Pazar

EGE'NİN YANGINLARI

 

EGE’NİN YANGINLARI

Önümdeki araba, içine sığamayanların kolları camlardan taşmış gidiyor. Birden aracın içinden birileri elindeki sigarayı dışarı fırlatıyor. Parlayan kıvılcımlardan görüyorum. Henüz söndürülmemiş bir sigara. Ateşi sanki içime düşüyor. Sıcaklıklar birkaç haftadır 39-42 derece arası, sert kuzey rüzgarları da cabası. Daha önce araştırmış olduğum için, sönmemiş sigarasını dışarı atan adamı ihbar edip cezalandırılmasını sağlamak için tüm kanıtlarıyla o kadar çok uğraşmam gerekli ki, çaresiz bu vatan hainlerinin arkasında hiçbir şey yapamadan sürmeye devam ediyorum.

Gözlerimin önünde beliren bir görüntü içime su serpiyor. Yanımızdaki köyden vatansever bir baba yiğitin izmaritini yolun kenarına atan şoförü durdurup dövmesi. Duyduğum kadarıyla karakolda ifade verdikten sonra serbest kalan bu yiğitin kim olduğunu bilmiyorum ama büyüğümse ellerinden, küçüğümse gözlerinden öpmek istiyorum. Ama ben onun yaptığını yapamıyorum. Çünkü çekiniyorum. Çünkü böyle insanları uyaranların o vatan hainleri tarafından takip edilip darp edildiği haberleri dolaşıyor ortada.

Devlet de araştırma yapıyor elbette. Birçok kundakçı vatan haini de yakalanıyor. Ama bir de gelin yanımızdaki köye kadar gelen yangında ağaçları yanan insanların feryatlarını dinleyin gözyaşlarına bakın. Yangınların çıktığı yerlerin hangi bölgeler olduğu kimlerin buralarda dolaştığı bile başlı başına bir soru işareti.

Elimizde hortumlar bekliyoruz……

Bunları görüp ihbar etmeye çalışan o kadar çok insan var ki….

Vatanı yanmaktan kurtarmak için en azından kamera kaydı gönderip yapanın ceza almasını sağlamak bu kadar mı zor ?

21 Temmuz 2024

11 Temmuz 2024 Perşembe

YÖNETİMDE İLK ÜÇ AY

 

YÖNETİMDE İLK ÜÇ AY

Atama veya seçim yoluyla iş başına gelen bir yöneticinin neler yapacağı merak konusudur. İster özel şirket olsun ister kamu kurumu, yeni yöneticinin yaptıkları ve yapacakları çok kişiyi etkiler. Bir yöneticinin üç şeyi yönettiğini 3 aralık 2018 tarihli yazımda belirtmiştim. Zaman, para ve insan. Bugün ise yeni yöneticinin ön değerlendirilmesi ile ilgili bir göstergeden bahsetmek istiyorum. İlk üç aylık eylemleri.

Son yıllarda seçim öncesi; seçilirse ilk yüz günde neler yapacağını deklare eden birçok aday var. Bu seçilenin performansının ölçülmesi için tüm dönem icraatlarını  beklemek yerine ilk yüz gündeki eylemlerine bakabileceğinizin ifadesidir. Ancak yeni yönetici böyle bir deklarasyon yapmasa bile onun ilk üç ayda ne yaptığı, ne yapacağının çok iyi bir göstergesidir.

Her ne kadar geçmişte verilen vaatlerin biraz ya da tamamen havada kalmasına alışık olsak da, bugün yaşadığımız ekonomik durum ve rekabetçi ortam, özel veya resmi kurumlarda göreve gelen yeni yöneticilerden artık daha iyi bir performans beklememize neden oluyor. Bu durumda yapmamız gereken o yöneticinin ilk üç ayda neler yaptığına, işleyişe ve dolayısıyla hayatımıza nasıl olumlu katkıları olduğuna bakmak. İlk üç ayda bir şey yapmayan ve hala “cek-cak”larla göz boyayıp vakit geçirmeye çalışan bir yönetici bir şey yapmayacaktır. Amacı iş yapmak olan bir yönetici, ilk üç ayını boş gezerek geçirmez, geçirmesi için bir neden yoktur. 

Çevrenizdeki yeni yöneticileri değerlendirmek isterseniz  ilk üç aydaki eylemlerine bakın, kimin iş yaptığını ve yapacağını hemen görürsünüz.  

11 Temmuz 2024

7 Temmuz 2024 Pazar

AL SANA DOĞAL YAŞAM

 

AL SANA DOĞAL YAŞAM

Foça’da doğal yaşamı seçtiğimizden bu yana on yıl geçmiş. Bu on yılda doğal çevreye uyum sağlayarak yerleşmek için harcanan emek çok büyük. Uğradıklarında  elimize içeceklerle verandada “ah biz de yapsak”  diyen ahbaplarımıza söylediğim tek şey “çok sevmiyorsanız iyi düşünün” oluyor.  Çünkü çok zengin değilseniz; doğal ve sürdürülebilir bir yaşam kurmak oldukça emek isteyen bir iş.

Geçen on yılda doğal yaşamın ne kadar içinde olduğumuzu, yan yana yaşadığımız bazı canlıları sıralayarak anlatayım. Gediz kuş cennetinin hemen yanı başında olduğumuz için göçmen kuşların her çeşidi, şahin, baykuş, kumru, martı, kerkenez, kara tavuk, yaban domuzu, tilki, gelincik, yılan, köstebek, fare, kaplumbağa, kara kurbağaları, kirpi. Ayrıca küçük canlılardan adını dahi bilmediğim çeşitli böcekler, kelebekler, karınca, kene,  çekirge, kertenkele, süleymancık, kara sinek, at sineği, sivrisinek, sarı arı, eşek arısı, bal arıları vs. Bu canlıların bir kısmını buradaki doğal dengeyi korumak için rahatsız etmemeye çalışsak da başından beri iki kuralımız var:

1-     Evde bizden ve evcil hayvanlarımızdan başka canlı istemiyoruz

2-     Zararlı canlılarla doğayı zehirlemeden mücadele edilecek

Bırakın koca arazide doğaya veya ürünlere zarar veren canlılarla uğraşmayı, eve başka canlı girmemesi için sanki bir köşe kapmaca oynuyoruz. Yani istediğimiz doğal yaşamı fazlasıyla bulduk. Zaten şimdi yapmaya çalıştığımız fazlasını halletmek.  

Neler mi yapıyoruz:

- Domuz, tilki gibi yaban hayvanları arazimize girmesin diye arazinin etrafını 400 metre boyunca demirlikle çevirdik,

- Eve sürüngenler girmesin diye her yıl ev ve müştemilatın etrafına kükürt döküyoruz,

- Köpeklerimize iç ve dış anti parazit ilaçları vererek onları kene, böcek ve parazitlerden koruyoruz,

- Evin ve müştemilatın kapı ve pencereleri haşerelere karşı  sineklikle kaplı

- Ayrıca yataklarda sivrisineklere karşı cibinlik var,

- Küçük bağımızdaki üzümleri, kuş ve eşek arılarından korumak için tül keseler takıyoruz. Özellikle üzümler tatlanınca eşek arılarının salkımları kıtır kıtır yemeleri görmeye değer… ama hepsini yedirecek kadar değil.



- Evin çevresine haşarat kaçırıcı ıtır çiçekleri, lavanta, melisa, kekik, fesleğen diktik. Ancak sivrisineklerin fesleğen ve kekiklerin içine yuva yapmaları hoş olmuyor. Galiba oraya gitmemeleri gerektiğini bilmiyorlar.

- Saksağan ve kerkenezler domates bahçesine musallat olunca önce hepimize yeter diye bir şey yapmadık. Ama her domatesten bir ısırık almaya başlayınca sebzeliği kuş filesiyle kapladık.



- Diğer sebze alanında da bir korkuluk ve yılan şekli verdiğimiz alüminyum folyo takılı sopalarla kuşları uzak tutmaya çalışıyoruz,

- Fareler için arazide15-20 kapan var. Canlı yakaladıklarımızı Foça yolundaki ormana bırakıyoruz,

- Bu yaz,  dört yıllık enginar bahçemizden ürün alamadan talan ettiler diye şu ara köstebeklerle aram iyi değil. Ama pes etmedim. Onların bir daha ulaşamayacakları bir enginar bahçesi kurmak için planlar yapmakla meşgulüm.



- Son olarak dışarıda rahat yemek yiyebilmek için verandaya büyük bir cibinlikle kapattık. İlk fırsatta bu kısma sabit sineklik takarak daha kalıcı hale getireceğiz. Böylece on dönümlük alanın kırk metrekaresini kendimize ayırmış oluyoruz.




Bu önlemeler, her mücadeleyi bizim kazandığımız anlamına gelmiyor elbet. Ürün ve zaman kaybetsek de bazen doğadaki canlıların açıklarımızı bulup bizi alt etmeleri de hoşumuza gidiyor. Ama sonuç ne olursa olsun günün sonunda ter içinde elimizde bir kadeh, karabiber ağacının altında oturup olanları konuşup gülebilmek de keyif verici.



7 Temmuz 2024

 

3 Haziran 2024 Pazartesi

SİNEK İSMAİL

 

SİNEK İSMAİL

 

İsmail’le başım dertte. İsmail, bizim evin sineği. Yıllar önce evdeki sineğe taktığım adı hala kullanıyorum.  Sinekler değişse de adı değişmiyor.

İki haftadır akşamları, yemek sonrası televizyonun karşısına geçmeden önce  üstümü değiştirmek zorunda kalıyorum çünkü sivrisinek İsmail rahat vermiyor. Gündüz giydiğim şort ve tişörtümü çıkarıp uzun kollu gömlek, kışlık çorap ve pantolon giymeden İsmail’in saldırılarına dayanmak mümkün değil.

Bir sivrisinekten bu kadar tırsacak bir adam olmadığımı tanıyanlar bilirler. Evin her odasında ve dış oturma yerlerinde hemen uzanıp alabileceğiniz bir sineklik bulunur ve yaz aylarında at çiftliğinde elinde kırbaç dolaşan ağalar gibi ben de elimden sinekliği hiç eksik etmem ve iyi bir avcıyımdır. Ona çok takıldığım bir gün “ dede sen sinek işine bak” diye torunumdan uyarı almışlığım bile vardır.

İsmail’in bu sefer beni bu kadar rahatsız etmesinin sebebi artık sinek kovucu losyon  sürünmek istemem. Her konuda doğal olmaya çalışırken, artık o losyonları da kullanmayalım dedim. Zaten evin kapı ve pencerelerinde sineklik var ve sinek oluşumuna engel olmak için arazimizde nemi ve otu en azda tutuyoruz. 

Ama İsmail bunca yıl beni sokamayan sivrisineklerin intikamcısı gibi her akşam açıkta kalmış bir yanımı bulup kızartmayı beceriyor. Elimde sineklik onu beklerken, bir anda arkamdan kulak ucumu ya da çorabın kenarından bacağımı şişlediği ilk günlerdeki yenilgilerimden sonra bu işi ciddiye almaya karar verdim. Artık akşam 8 den sonra giyinip kuşanıp ringe çıkar gibi koltuğa oturuyorum. Daha iyi görmek için bütün ışıkları da açıyorum. Onu kandırmak için televizyon seyreder gibi yapıyorum ama dikkatim her an gelecek saldırıda. Hatta birkaç kez konduğu yere sineklikle fena halde yapıştırdım ama ölü sinek görmeyince ıskaladığımı anladım. Çünkü  sinek avlamakta  kural, avladığın sineği bulamazsan avlamamışsın demektir. Vurduğum yerdeki acı çabuk geçmedi ama savaşta sivil kayıplar olabiliyor.

İki haftadır bu mücadele devam ediyor ama ben yenildiğimi kabul etmek üzereyim. Son günlerde savunma çabamın yerini takdir ve hayranlık almaya başladı. İsmail beni tuşa getirdi.

Yarın marketten bir sinek kovucu losyon alacağım.

3 Haziran 2024

 

28 Mayıs 2024 Salı

EMEKSİZ KAZANÇ

 

EMEKSİZ KAZANÇ

Yıllar önce Kapadokya’da bir hafta sonu tatilinden Ankara’ya dönerken yol kenarındaki bir tarlada asılı pankart dikkatimizi çekmişti. Fiyatı çok uygun, tarladan domatesi kendimiz toplayıp alabileceğimizi görünce de durup satıcının verdiği poşetlerle domates tarlasına dalmıştık. Belki pazara götüremediğinden belki de alıcı vazgeçtiğinden gelen geçene topla-al şeklinde satarak ürününü değerlendirmeye çalışan tarla sahibinin domatesleri çok güzeldi. Biz de dayanamadık ve kışlık domates de yapabileceğimizi düşünerek birkaç torba doldurduk. Domatesleri toplarken gözümüze aralarda yetişen yabani semizotları ilişti. Yetiştirme  semizotundan çok daha lezzetli olduğunu bildiğimizden ondan da bir torba doldurduk ve satıcının yol kenarında kurulu tezgahına döndük.

Tarla sahibi topladığımız domates torbalarını tarttıktan sonra tutarını söyledi. Kenarda duran semizotu dolu torbayı unuttuğunu görüp hatırlattığımızda; “ ona emek vermedik para almayız” deyince ne yapacağımızı şaşırdık.  Çocukluğumdan beri artık pek fazla görmediğim bu gönlü bolluk ve dürüstlük bizi duygulandırmıştı.

Enflasyonla başa çıkmaya çalışan ama artık neyin kaç para olduğunu takip edemez durumdaki insanlara, fırsattan istifade fahiş fiyat uygulayıp emeksiz kazanç elde edenlerin çoğaldığı bir  dönemde; sayıları az da olsa haksız bir kuruşa el uzatmamak için hala titizlenenler var. Bu yazı onlara duyduğum saygının ifadesidir.

Enflasyonun yükünü birbirimizi kandırarak değil bölüşerek azaltabiliriz.

28 Mayıs 2024

27 Mart 2024 Çarşamba

KÖPEĞİMİZİN ÇAM KESE BÖCEĞİ İLE SAVAŞI

 

KÖPEĞİMİZİN ÇAM KESE BÖCEĞİ İLE SAVAŞI

Ailemizin erkekleri yemeğe düşkünlükleriyle bilinirler ve sokaktan sahiplendiğimiz kangal kırması Zeytin de bir istisna değil. Yediği fare zehirinin iç kanama yapmaması için iki hafta uğraşıp her şeyi atlattık dediğimizin ertesi günü akşamı Zeytin’in ağzında kan görünce tekrar alarma geçtik. Zaten diken üzerinde olduğumuzdan kanamanın beş on dakika içinde artması üzerine Zeytin’i arabaya koyduğumuz gibi hemen  veterinerimiz Arda Bey’e götürdük.

Arda Bey yaptığı ilk tetkikte bunun yediği zehirle başlayan bir kanama olmadığını söyledi. Ağız içini detaylı inceleyip dilinin dip kısmında kanama olan yeri görünce buna “çam kese böceği”nin neden olduğunu belirtip hemen bir kortizonlu iğne yaptı. Yine de her konuda emin olmamız için kan tahlillerini yapıp iç organlarını ultrasonla muayene ederek daha önceki zehir yeme olayıyla hiçbir sıkıntımız kalmadığını gösterdi. Ancak şimdi yeni bir problemimiz olmuştu…. Çam kese böceğinin zehiri !!

Çam kese böceğini daha önce hiç duymadığımız için ilk bilgileri veterinerimizden aldık. Kızıl çam ormanlarını yok eden bu zararlının, çam dallarında ördükleri koza içine bıraktıkları larvalar havaların ısındığı mart-nisan aylarında tırtıl olarak toprağa inerek birkaç ay toprakta konakladığı sırada; tırtıl, tüylerine temas eden insan ve evcil hayvanlar karşı çok kuvvetli bir zehir salgılıyordu. Bu zararlı ile mücadele için çam ağaçlarında yaptıkları kozaların bulunduğu dalların kesilip yakılması lazımdı. Arazimizde olmadığı halde Foça civarındaki bütün çam ağaçlarında bu örümcek ağı şeklindeki kozaları(keseleri) görünce üyesi bulunduğumuz whatsupp guruplarında bununla ilgili bir uyarı yayınladık.

 

Çam Kese Böceği Kozası ve toprağa inmiş tırtıl hali

Zeytin’in bu zehirle mücadelesi çok zorlu oldu. 24 Saatten fazla bir süre kanama devam etti. Kanı durdurmak için tekrar K1 vitamini ve transamine kan yoğunlaştırıcı ilaçlara başladık ve veterinerimizin kontrolünde dozajı 4 katına kadar çıkarmak zorunda kaldık. İkinci gece sabaha karşı kanama durduğunda Zeytin kan kaybından halsiz vaziyetteydi. Bu arada zehirin dili çürüterek ölüme neden olduğu vakaları öğrendiğimizden halimize şükrettik.

Şimdi Zeytin’i demir zengini besinlerle ve enerji verici doğal ürünlerle destekliyoruz. Zeytin bunun nedenini anlayamasa da çok mutlu görünüyor. Ard arda gelen bu rahatsızlıkları sırasında onu hep bize “siz beni iyileştirirsiniz” der gibi bakarken görmek sorumluluğumuzu bir kat daha artırdı ama veterinerimiz Arda Bey’in yardımlarıyla bunu da atlattık. Geniş bir arazi içinde doğal ortamda yaşayan köpeklerimizi daha nelere karşı korumamız gerektiği konusu bizi biraz paranoyak yaptı ama umarım biz de bunu aşar ve normal yaşama döneriz.

27 Mart 2024

 

 

 

26 Mart 2024 Salı

FARE ZEHİRİ YİYEN KÖPEĞİMİZ ZEYTİN

 

FARE ZEHİRİ YİYEN KÖPEĞİMİZ ZEYTİN

Üç ay önce veterinerimiz kalça çıkığı ameliyatı için köpeğimiz Zeytin’in 42 kilodan 32 kiloya düşebilmesi gerektiğini ve günlük yemeğini yarıya indirmemiz gerektiğini söylediğinde bunun çok zor olacağını biliyordum. Çünkü yemek Zeytin’in en büyük tutkusuydu ve yemeğini kısmak ona ceza gibi gelecekti. Başlarda yavaş yavaş azaltarak neredeyse yarıya indirdiğim yemeğindeki miktarı telafi için her gün yarım kilo kadar kolajenli pişmiş karnabahar ilave etsem de bir müddet sonra Zeytin yediklerinin onu doyurmadığını anlayıp arazimizde yiyecek aranmaya başladı.

İki hafta önce akşam 9 civarı mutfağın bahçeye açılan kapısından çıkarken paspasın üzerinde boş fare zehiri poşetini gördüğümde yaşadığım paniği anlatamam. Zeytin’in çift poşete sarılı 30 kadar (10 gramlık radilon kek) fare zehiri yediğini anladığımızda aradığımız veterinerimiz Arda Bey’in tavsiyesiyle kusturmak için birkaç kez 20 ml oksijenli su içirdik ama Zeytin çok az kustu ve içinde fare zehiri parçaları da yoktu. Zehiri içindeki acı madde nedeniyle kendinin kusmuş olabileceğini düşünüp fenerlerle arazimizi birkaç kez dolaşsak büyümüş otlar nedeniyle kesin bir sonuca varamadık. Zehirin üç gün sonra etki etmeye başlayıp onuncu güne kadar iç kanamaya neden olacak şekilde aktif olacağını ve bunun için sabah ilk iş kanamayı engelleyici (pıhtılaştırıcı) K1 vitamini ve Transamine hapı alıp tedaviye başlamamız gerektiğini öğrendikten sonra sabahı zor ettik. Boş zehir poşetini bulduğumuz andan sonra iki köpeğimiz olmasına rağmen sadece Zeytin’e odaklanmamızın nedeni dişi küçük köpeğimiz Başak’ın normal yemeğini bile zor yemesiydi.

Zeytin’e on gün ilaç tedavisini uyguladık ve bu arada göz beyazlarında, diş etlerinde ve kakasında olası kanama belirtileri için bakarak olduk. İlaçlara ilaveten olası bir iç kanamada onarıcı etkisi olsun diye eşimin yazın yaptığı kantaron yağını günde birkaç kez bir çorba kaşığı kadar verdik.  Bu dönemde Zeytin’in hareketlerinde ve yemek yemesinde hiçbir değişiklik olmadığını görüp sevindik.

Fare zehirini yedikten sonra Zeytin’in kısmen kusmuş olma ihtimalini düşünmekle beraber ilk günlerde kakasındaki mavi fare zehiri parçaları en azından bir miktar zehirin vücutta kaldığını gösterdiğinden geçirdiğimiz iki hafta bizi moralman çok zorladı.

Veterinerimizin takibinde İlaç tedavisiyle geçen on günü sorunsuz atlattık. Ardından  ilaçları kesip üç gün daha kanama belirtisi olmadığından emin olduk.  İki haftanın sonunda ancak Arda Bey artık bu olay olmamış gibi hayatımıza devam edebileceğimizi söyledikten sonra rahat bir nefes alabildik.

26 Mart 2024

15 Mart 2024 Cuma

KADER VE KADERCİLİK

 

KADER VE KADERCİLİK

Petrolü bulup çıkarma çalışması uzun bir süreçtir. Yıllar sürer. Bir petrol sahası için bu sürecin safhaları özetle

1-     Jeolojik ve jeofizik çalışmalarla yeraltında petrol taşıma potansiyelinin belirlenmesi

2-     Keşif sondajları ile ekonomik miktarda hidrokarbon varlığının teyit edilmesi

3-     Geliştirme sondajları ile rezervden en iyi verimi almak için üretim kuyuları açılması

4-     Üretim yılları boyunca verimi korumak/artırmak için kuyu içi operasyonları yapılması

5-     Petrollü tabakalarda kalan petrolü en aza indirmek için ikincil, üçüncül kurtarma yöntemlerinin uygulanması

6-     Saha terk

Her safhanın başında o sahada ne kadar petrol olabileceği tahmini yapılır ve o safha tamamlandığında ortaya çıkan rakamla yeni safha için bir karar verilir. Petrol sahalarının hikayeleri ilginç tahminler ve sonuçlarla doludur. Yatırım kararları bu tahminler ve sonuçlara göre alınır. Hayal kırıklığı ile yarım bırakılan projeler olduğu kadar güzel sürprizlerle yatırımcısını çok mutlu/zengin yapan keşifler de vardır. Ne kadar gelişmiş teknik kullanılırsa kullanılsın bir sahada neler olabileceğini önceden bilmek mümkün değildir. Yani kullanılan bütün kesin bilimsel hesaplamalar sonunda bir olasılık çalışmasıyla tamamlanır. Bir sahayı en iyi tanıdıkları gün o sahayı terk etmeye karar verdikleri gündür. Çünkü sahanın ömrü boyunca yapılan işlerle ilgili kesin veriler alınmış, artık sahayı doğaya geri verme zamanı gelmiştir.

Belki bir petrol mühendisi olduğum için ben insan ömrünün de petrol sahaları gibi bir süreçten geçtiğini düşünürüm. Sadece fiziksel iyiliğimiz değil, başımıza gelecekler de bir olasılık hesabı içerir ve son günümüze kadar bundan emin olamayız. Kendi varlığımızı bir cevher olarak görürsek bu cevherin iyi işlenip değerlendirilmesi pek çok şarta bağlıdır. Yatırımın miktarı cevherin miktarını artırmayacağından, cevherin miktarı ve cinsi tahmin etmeye çalışıp buna göre plan yapıp kaynak ayırmak akıllıca bir yoldur. Yani yüzme şampiyonu olacak birinden matematikçi, iyi bir doktor olacak birinden fırıncı çıkarmaya çalışmanın bir yararı yoktur.  Vücut ve zihin sağlığı içimizdeki cevherin verimli kullanımıyla doğru orantılı olduğundan fiziksel ve ruhsal iyilik için gerekli bakımların yapılması da önemlidir.  Ayrıca bulunduğumuz ortam, beraber olduğumuz insanlar, maddi kaynağımız ve ulaşabildiğimiz teknoloji de yaşam sürecimiz boyunca kendi cevherimizi nasıl işlediğimizi etkiler.

Afganistan’da potansiyel dahi bir çocuğun cevherini işlemek için ne kadar şansı olabilir sorusuna kesin bir yanıt veremeyiz ama bir olasılık belirleyebiliriz. Hatta bu olasılığı artırmak için bazı yollar bile oluşturabiliriz. Aynı şekilde ağzında gümüş kaşıkla doğmuş birinin ne kadar mutlu olabileceğini de tam olarak bilemeyiz ama mutsuzluğunu azaltmak için önlemler alabiliriz.

Bir petrol sahasında, kuyu başında dikilip, aşağıda neler olduğunu anlamaya çalışırken de yaşamla ilgili hayal kurup plan yaparken de benzer belirsizlikler içinde olduğumu düşünüyorum. Peki bu analojinin ne yararı var? Her ikisi ile de başa çıkmak için bilgi ve aklı kullanarak durumu istenen sonuca doğru götürme olasılığı.

Yaşam rastlantısal birçok olgu içerebilir. Yani başka bir deyişle KADER diye bir şey vardır. Ama KADERCİLİK dümeni kadere bırakıp hiçbir şey yapmamaktır.

15 Mart 2024

9 Şubat 2024 Cuma

İZMİR’DE İYİ BİR ÇENE CERRAHI – PROF.DR. AYBERK ALTUĞ

 

İZMİR’DE İYİ BİR ÇENE CERRAHI – PROF.DR. AYBERK ALTUĞ

Doğduğum şehir İzmir’e dönüp yeni bir yaşam kurma heyecanı içinde dişlerimi ihmal etmemin sonuçları yaşam konforumu yok etmeye başlayınca çevremde bir diş doktoru aramaya başlamıştım. Fazla araştırma yapmadan gittiğim birkaç doktorun,  sorunlarımın ciddiliğini gösterip yapabileceklerinin kısıtlı olduğunu anladıktan sonra iyi bir çene cerrahı ararken internette Prof.Dr. Ayberk Altuğ hakkında okuduklarımdan etkilenip adını bir kenara not etmiştim.

Bundan bir yıl önce eşime diş dolgusu yapılması sorun olunca Foça’dan İzmir’e gitmeyi göze alıp, bir kenara not ettiğim Ayberk Hoca’nın  muayenehanesini aradım. Genelde hocaların çalışmadığı cumartesi günü de çalıştıklarını öğrenince sevinerek ikimiz için de randevu aldım. Bizim deneyimli, güvenilir bir çene cerrahı arayışımız o muayene günü son buldu. Kliniğine girip, ekibiyle tanışıp muayene olduktan ve tedavi planını öğrendikten sonra doğru yere geldiğimiz çok belliydi ve geçen bir yıl içinde bu düşüncemiz hiç değişmedi.

Eşimin dolgu işleri hızlıca tamamlayan Ayberk Hoca, yardımcısı Burçin Hanım’la bir yıldır benim ihmallerimin sonuçlarını sabırla düzeltmeye çalıştı. Allah yardımcısı olsun diye dua etmekten başka bir şey yapamadığım için üzüldüm ama sık sık kliniğe gittiğimiz bu süreçte  Ayberk Hoca, yardımcısı Burçin Hanım ve ekibin yeni üyesi Ceyda Hanım’ı bir yakınımız gibi benimsedik. Hatta bir ara daha kolay olurdu diye aynı sokakta bir daire mi tutsaydık diye gülüştük.

Bir yıl önce yaşam konforum diplerde,  iyi bir çene cerrahı ararken iyi ki Ayberk hocayı bulmuşuz. Benim için belirlediği tedavi planını hiç rahatsızlık vermeden uygulayıp, önce sinüs lifting, kemik ekimi ve kök enfeksiyonları temizliği gibi operasyonlarla ağız ve çene sağlığımı kazanmamı sağladı. Geçen birkaç ay içinde de 4 implant ve bir protezi başarıyla takınca, benim tabirimle “ilk kazmayı vurduğumuzun” yıl dönümünde ağzımda kendiminki kadar rahat kullandığım dişlere tekrar kavuşmuş oldum. Şimdi sadece kontroller değil önerdiği bakım işlemlerini de harfiyen uygulayarak dersimi almış olduğumu gösterme sırası bende.

Ayberk Hoca’ya ve ekibine tedavi için yaptıkları ve samimi ilgileri için teşekkür ederim.  Elleri (ve sırt ağrısı çektikleri için belleri !!) dert görmesin.

9 Şubat 2024

5 Şubat 2024 Pazartesi

ISI POMPASI ELEKTRİK TÜKETİMİ

 

ISI POMPASI ELEKTRİK TÜKETİMİ

4 Mart 2023 tarihli yazımda Isı pompası kurarken yaptığım hesaplamalara dayalı bazı teknik ve parasal bilgiler vermiştim. Isı pompası almak isteyenlere öncelikle o yazımı okumalarını tavsiye ederim. Bugün, bir buçuk yıllık kullanımdan sonra elektrik tüketimi ile ilgili olarak aşağıdaki güncellemeyi yapmak istiyorum.

Kullanılan ısı pompası: 12 KW Wiessmann Vitocal 100-A (ilave rezistans yok)

Ev : 9 m2 ECA 22 tip radyatörlü 150 m2 ev (3,75m ortalama tavan yüksekliği)

Yer : Foça/İzmir

                                                2023-24 Kışı Elektrik Tüketimi

                        kwh/ay            TL/ay

Serin Günler (aralık,nisan)               200 kw            500 TL

Soğuk Günler(mart)                          400 kw           1000 TL

Çok Soğuk günler(ocak,şubat)         800 kw           2000 TL

Notlar: Özel trafodan elektrik alındığı ve trafo kaybı bedeli ödendiği için TL tutarları yüksektir.  

Son iki kışta yaptığımız enerji harcamalarına bakarak yaptığım kıyaslamaya göre ısı pompasının enerji tüketimi, pelet kazanından %85 daha ekonomik olduğunu göstermiştir.

5 Şubat 2024

 

 

1 Şubat 2024 Perşembe

ACEMİ BAĞCI

 

ACEMİ BAĞCI

2019 Yılında birkaç asma ile küçük bir bağ yapmaya karar verdim. Amacım şimdi aramızda olmayan üniversite sınıf arkadaşım Kamil Şahin’e her gün köpeği Aron’u koşup oynaması için bizim araziye getirdiğinde yapacak bir şeyler vermekti. Tarımla aram iyi olmadığı için ondan bağa bakacağı sözünü de almıştım.

Sekizer asmadan oluşan dört sıra ile bağı kurduk kurmasına da evdeki hesap çarşıya uymadı. Eski çalıştığı sondaj firması çağırınca Kamil işe döndü ve 2021 yılında sahada geçirdiği bir kalp krizi sonucu vefat etti. Her ne kadar tarımdan anlamasam da onun hatırasını yaşatmak için bağa adına bir tabela asıp, asmalara bakmaya karar verdim.

Tarım konusunda bilgi ve merakı olmayanlar bitkilerle uğraşmanın ne kadar zor olduğunu tahmin edebilirler. Yaptığı her işin sonucunu anında gören bir mühendis olarak diktiği fidanın başında bir saat bekleyip büyüdüğünü görememek bana uymuyor. Onca sulamaya rağmen aylar sonra ürün vermeyen, kuruyan, hasta olan bir fidanın başında dikilip nerede yanlış yaptığımı anlamaya çalışmak ise moral bozucu. Ama geçen beş yılda herhalde biraz asmalar bana acıdı biraz ben onlara alıştım ve sonunda kendime ACEMİ BAĞCI diyebilecek kadar deneyim edindim. Bu yazımda hiç deneyimi olmadan asma yetiştirmek isteyenler için yaptığım yanlışlardan ve başta aklıma gelmeyen sorunlardan bahsetmek istiyorum.

Asma seçimi:

Bizim bağda üç çeşit asma var; Foça Karası, Sultaniye ve Kardinal. Foça Karasını yerel üzüm olduğu için onu geliştiren rahmetli Volkan Yüzbaşıdan almıştım ve yerel olduğu için toprağa hemen uyum sağladı ve sorunsuz büyüdü. Sultaniye asmaları şıra yapmak için aldım ama belki cinslerini veya gübrelemeyi beceremediğimden taneleri küçük olarak üzüm veriyor. Kardinal üzüm asmalarını Kamil siyah üzüm diye pazardan alıp dikmişti ama sonradan mor renkli kocaman taneli ve çok lezzetli kardinal üzüm verdiği ortaya çıktı. O asmalardan aldığım çubuklarla bağ içinde bu çeşidin sayısını artırdım. Şu anda 10 kardinal, 8 foça karası ve 14 sultaniye üzüm asması var. Foça karası şarap yapmak için uygun 

Kuşlar ve arılar:

Kuş cennetinin yanında oturup da kuşları düşünmemem büyük hata oldu. İlk üründen tadımlık bile bırakmadılar. İnternette biraz araştırma yapınca onları çevreden kaçırmadan üzümleri bitirmelerini engellemek için kuş filesi diye bir ağ gördüm ve alıp her sıranın üzerinden yere kadar asmaları kapattım. Ama bu sefer de eşek arısı sürüleri baskına geldi. Daha önce dışarıda o kadar vakit geçirmemize rağmen hiç rastlamadığımız binlerce eşek arısı üzüm tatlandığında topluca gelip gözümüzün önünde kıtır kıtır üzümleri yemeye başladılar. O gece eşek arıları gittikten sonra fener ışığında kalan üzümleri toplamak zorunda kaldık. Sabah eşek arılarının hayal kırıklığını görmek epey eğlenceliydi. Ertesi yıl üzümler korukken tülden diktiğimiz keselere geçirip bağladık ve böylece hem kuşlara hem de eşek arılarına karşı iyi bir önlem oldu. Tabi bizim gibi küçücük bağı olanlar için kolay gibi görünse de bu iş için en az 600 kese gerektiğini belirtmek isterim.

Asmaların terbiye sistemi:

İlk diktiğimizde bir sopaya tutturduğumuz asmaları yerde bırakmamak için önce asmaları elimdeki hurda köşebent demirlerden üstte üç sıra T çubuğu kaynattığım direklere geçirdiğimiz tellere bağladım. Ancak direkleri yere betonlamak istemediğimden zaman içinde sağa sola yattı ve telleri gevşedi. Asmalar da yere sarkmaya başladı. Ayrıca T sisteminde direklerin iki tarafından da üçer tel geçtiğinden üzümler asma dallarının arasında kaldı ve keselemek için onlara ulaşmakta zorlandım. Bu yüzden direkleri elden geçirip hem onları en üstten birbirlerine bağlayıp hem de her direkte üç tel olacak şekilde tek sıra terbiye sistemine geçtim. Böylece keselemek ve bakım için asmaya iki taraftan da daha rahat ulaşabileceğim.


 

Ot temizliği:

Toprağı olanlar ot temizliğinin ne kadar büyük bir sorun olduğunu bilirler. Biz arazimizde zehirli ve doğal olmayan ilaç kullanmadığımızdan mekanik yollarla bu işi yapmanın ne kadar zor olduğunu anlatamam. Bağda sadece asmaların gövdesinin etrafından otları elle aldıktan sonra gerisini motorlu tırpanla kesmek şu anda en uygun çözüm görünüyor.

İlaçlama ve sulama:

Asmaların ne kadar çok su sevdiğini öğrendikten sonra yazın gün aşırı sabah erkenden damlatma sulamadan su veriyorum. İlaç olarak kireç ve kükürtten kendi yaptığım Gülleci bulamacı (Kaliforniya bulamacı) ve solucan gübresi solüsyonunu iki haftada bir yapraklara el pompası ile spreyleyerek atıyorum. Ayrıca yaz başında arazinin birçok yerinde de yaptığımız gibi börtü böceğe karşı asmaların altına toz elementer kükürt serpiyoruz.

Bana göre bir dünya emek harcadığım bağcılıkta en güzel zaman bağbozumu. İşte o zaman yıl içindeki bütün koşturmacayı unutuyorum. En doğal haliyle yetiştirdiğimiz üzümleri yemek, koruk suyunu, üzüm şırasını ve içkisini içmek inanılmaz keyifli.

1 Şubat 2024

18 Ocak 2024 Perşembe

PATRONUN ADAMLARI

 

Patronun Adamları 

Doğup büyüdüğüm İzmir’de bana kaz gelecek yerden tavuk esirgenmeyeceği öğretilmişti. Ticarette kar etme hedefi gibi bu da mantıklı gelmişti.  Ancak dünyam genişledikçe bunun her zaman böyle olmadığını; bazı ilişkilerde kaz verip tavuk hatta sadece yumurta alındığını öğrendim.

Güneydoğuda çalıştığım yıllarda bazı aşiretlerde karın tokluğuna zor şartlarda çalışan köylülerin magazin sayfalarında ağanın İstanbul’da gece kulüplerinde çekilen resimleriyle herkese hava attıklarını gördüğümde kazla tavuğun yer değiştirdiğini anlamıştım.  Daha sonraları bunun sadece aşiretlerle sınırlı olmayıp benzer durumların bazı cemaatlerde de yaşandığını öğrenmiştim. Bu insanların çok bir beklentisi olmadan, yaşamlarını ait oldukları aşiret veya cemaate adamaları ulvi bir şey midir bilmiyorum ama benim karşılık beklemeden bir şey vereceklerim listemde  sadece vatanım ve ailem var.

Eminim sosyologlar bir asır öncesine kadar sarayda yaşayan bir padişah tarafından yönetilen Anadolu insanı ile derebeylik ve kilise düzenine karşı yüzyıllarca mücadele edip özgürlüğünü almış Avrupa insanı arasındaki farkları çok güzel açıklıyorlardır. Ancak ben bugün kaz verip yumurta alma kültürün bir uzantısı olduğunu düşündüğüm  “patronun adamları”ndan bahsetmek istiyorum. Adamlar kelimesini deyim gereği, ancak cinsiyet ayrımı yapmaksızın insanlar manasında kullanıyorum.

“Patronun adamları”nı kendi işleri  olmadığı ve bunun için para almadıkları halde; ve hatta böyle bir beklenti yokken bile patronunu, diğer çalışanlara ve kanunlara karşı  cansiperane koruyan kişiler olarak tanımlayabilirim. Yaka rengi ve eğitim seviyesi ne olursa olsun,  ortak özellikleri, doğru ya da yanlış olduğunu düşünmeden patronun çıkarları için çabalamak olan bu insanların, iş tanımları dışında patronu için “bila bedel” yaptıkları; en basit haliyle tavukla kazın yer değiştirmesi, en kötü durumda da kanunları çiğnemek oluyor. “Patronun adamları”nın özellikle yabancı şirketlerde takındıkları “kraldan çok kralcı” tavır ise daha da kötüdür. Yıllar önce yabancı sermayeli bir şirket çalışanının, yerel elemanların haklarını azaltması için  böyle bir beklentisi olmayan yabancı patrona yol gösterip yıllar sonra aynı kazık kendine batınca feryat etmesini  trajikomik bulmuştum.  

Şirketlerin tam anlamıyla kurumsallaşamaması ve devlet kurumlarındaki ortamların  liyakat sistemini zedelemesi yüzünden; bir çalışanın patronuna karşı görüş belirtmesi veya eleştiri yapmasının çok kabul gören bir yaklaşım olmadığını biliyorum. Bu durumda doğal olarak geriye sessiz kalmak, kerhen onaylamak veya patronun adamı olmak gibi seçenekler kalıyor. Hizmetini veya emeğini satarak para kazanan profesyonellerin aldıkları eğitim ve milli değerlerimiz kendini satmayı gerektirmese de bu yüzden, hala birçok yerde “patronun adamları”nı görmeye devam ediyoruz.

 

18 Ocak 2024

8 Ocak 2024 Pazartesi

YENİ YIL PLANLARI

 

YENİ YIL PLANLARI

Bir yıl daha geçti. Yeni yıla yeni planlarla girmek isteyenler listelerini hazırlamışlardır herhalde. Köpeklerimiz Zeytin ve Başak’ın yeni yıl planları yapmadığına eminim. Eğer yapsalardı biraz önce ulumaya başladıklarında seslerinden anlardım. Köpeğimiz Zeytin, birkaç yıl önce çevredeki köpeklerin ezan sesiyle başlayan  ulumalarına katılarak edindi bu alışkanlığı. Kangal kırması denilen sıradan bir sokak köpek olduğu için de uluma sesi normal sayılır. Ancak ailemize sonradan katılan ve sokaktan sahiplendiğimiz rus finosu dedikleri küçük cins diğer köpeğimiz Başak ise uluma sesleri çıkaramadığından uzun süre ne yapacağını bilemeden bir takım sesler çıkardıktan sonra  ciyaklamayla miyavlama arası bir tona karar verip o da artık Zeytin’e katılıyor. Zeytin de nedendir bilinmez o bas uluma sesinin tonunu biraz yumuşattı ve sonuçta ikisi komik bir mızıkacı takımı oldular. Ulumalarından yeni yıl planı yapmadıklarını nereden anladığıma gelince, Zeytin birkaç ay içinde hızlıca kilo verip bir kalça çıkığı ameliyatı geçirecek ve sonrasında da onu birkaç ay sürecek bir diyet ve egzersiz programı bekliyor. Yemeği ve özgürlüğünü her şeyden çok seven bir köpek olarak bunları bilip de aynı şekilde ulumasına imkan yok. Bilseydi ulumak yerine kuyruğu kıstırmış, sessizce bir kenarda veterinerden kaçma planlar yapıyor olurdu.

 


Her yıl başı bazı planlar yapıp kararlar almak elbette çok normal. Yapacaklara benim önerim bir kağıda not almak olacak. Sonra içini döküp, rahatlamış bir zihinle kağıdı bir daha bakmayacağımız bir yere asıp hayatın getirdiklerini yaşamaya devam edebiliriz. Çünkü yeni yıl planları çoğunlukla bir niyet gösterisinden öteye geçmez ama çıkma ihtimali düşük bir piyango bileti almak gibi moral vericidir.

Yeni yıldan taleplerimizi sıraya sokmanın en güzel tarafı, bilinçli olarak yaptıklarımızı gözden geçirip zayıf ve kuvvetli yanlarımızı bulmak ve daha iyisi için bir yol planı çıkarmaktır. Yapılan plana uymasak bile eksiklerimizi ve fazlalarımızı tespit etmek olumlu bir fark yaratır.

Kolları sıvayıp yeni yıl planlarını hazırlarken, yeni yılın da herkes için planları olduğunu unutmamak lazım. Zeytin ve Başak bugün, gelecekte ne olacağını düşünmeden keyifle uluyorlarsa belki de onlardan öğreneceğimiz bir şeyler vardır.

8 Ocak 2024