BİR PAZAR SABAHI …
Beraber pazar kahvaltısına çağırdığımız
arkadaşlarla sofraya oturmak üzereyken,
köpekler havlamaya başlayınca girişteki sürgülü demir kapının önünde üç kişinin
beklediğini görüp ne istediklerini anlamak için kapıya yürüdüm. Çünkü girişe bir diyafon sistemi kurma planını,
her ay gelecek aya ertelediğimden,
köpeklerimiz haber verdiğinde; 50 metre mesafedeki kapıya kadar yürüyüp
yüzyüze konuşmaktan başka bir seçenek
kalmıyor. O sabah da kahvaltıyı geciktirmemek için hızlı hızlı kapıya yürürken,
nasıl bir sorunla karşılaşacağım hakkında
hiçbir fikrim yoktu.
Kapıya vardığımda, birinin
elinde ölçüm aleti olan üç adam bölgenin mevcut durumunu projelendirmek için ölçüm yapmaya araziye girmek
istediklerini söylediler. Bizim ev dahil bölgede yapıların ve arazilerin yakın
zamanda ölçümleri yapılarak kadastro
bilgilerinin dijitale alındığını hatırlattığımda, sizinki tescilsiz demek ki
diye cevap alınca, polemiğe girip misafirlerimi bekletmemek için onlarla sonra
gelmelerini söyleyerek kahvaltıya döndüm.
Böylece Pazar kahvaltısının
sohbet konusu da ortaya çıkmış oldu. Daha yakın zamanda bu ölçümlerin
yapıldığını ve sonuçların askıya çıkıp itiraz süresi bittikten sonra kesinleştiğini bildiğimden; arkadaşların
da katkılarıyla; kahvaltı boyunca konuyu enine boyuna konuştuk ve durumu biraz
şüpheli bulduk.
- Sivil bir araçla gelip
resmi kimliği olmayan bu adamlar kimdi?
- Pazar sabahı saat dokuzda,
habersizce kapıya gelmeleri normal miydi?
- Biz evde olmasaydık ne
yapacaklardı ki birkaç komşumuz o gün evlerinde değildi.
- Bize konuyla ilgili devlet
kurumlarından bir mesaj veya e-posta gelmemişti. Bu adamların araziye girme
talebi kötü niyetli olabilir miydi?
Ekonomik sıkıntıyla beraber
dolandırıcılık olaylarının arttığını şu günlerde, bir sorun yaşamamak için adamlar tekrar
gelirse ancak yerel kolluk güçleriyle beraber ve resmi bir tebligatla içeri
almamızın doğru olacağına karar verip; belki de tekrar gelmeyeceklerini
söyleyip kahvaltıyı tamamladık. İçimiz rahat kahve faslına geçtik.
Ama adamlar tekrar geldi. Onlara
ölçümle ilgili resmi bir tebligat yapılmadığı için içeri giremeyeceklerini
söylediğimde, konuşmaları yapan kişi, hemen beni hiçbir şey bilmemekle suçladı
ama neyi bilmem gerektiğini konusuna girmek istemedi. Böyle bir yaklaşıma nasıl
cevap vereyim derken, “bak kardeşim” edasıyla cep telefonundan bazı yazılar
göstermeye çalıştı. Tebligat konusunda
ısrar ettiğimde de vurucu hamlesini yaptı;
- Ben mühendisim…….
- ???????
Bu cümleden sonra öyle
ezildim ki, artık kırmızı halı sermeden onları içeri almam doğru olmayacaktı. ODTÜ’de mühendis
yetiştirmiş bir mühendis olarak ancak “Hayırlı olsun” diyebildim.
Yanındaki adamlardan biri bu
arada evde olmayanların evlerine korkulukları-duvarları atlayıp girdiklerini
söyleyince, bu işin kanuni bir operasyona benzemediğinden artık şüphem kalmamıştı.
Bize jandarma eşliğinde bir
tebligatla gelmeleri gerektiğini söyledim.
- Tamam o zaman jandarmayla
geliriz deyince,
- Çok iyi olur, diyerek konuyu noktaladım.
Keyifli bir pazar sabahının
içine, teklifsizce; kimin ve neden bu şekilde daldığını anlayabilmek için bir
yandan internetten araştırma yaparken bir yandan da birkaç arkadaşı ve komşuyu
arayınca öğrendiklerimiz bizi biraz
rahatsız etti. Ama işin anlatması en hoşuma giden kısmı yukarıda verdiğim
asimetrik diyalog olduğu için konuyu tam anlatmak adına devamını sadece
özetlemek istiyorum.
O adamlar bir daha
gelmediler.
Yapılan çalışmanın TOKİ için
Türkiye genelinde başlatılan bir konut seferberliğinde kullanılabilecek
arazilerin tespiti için özel proje ofisleri tarafından yapıldığı; muhtemelen
bilgileri tapu ve kadastrodan almak yerine kendileri ölçmek için kafalarına
göre hareket ederek arazilere girdikleri
gibi bir sonuç ortaya çıktı.
Ancak bu arada, TOKİ’nin kanundan aldığı geniş yetkiyle, toplu konut
yapmak için; uygun görürse arazimizi ve
evimizi alarak karşılığında para veya başka yerde arazi verebileceğini; buna karşı hiçbir şey yapamayacağımızı
öğrendik. Onbeş yıl süren bir emeklilik hayali sonrası 2014’de Foça’yı seçip,
doğayla barışık sürdürülebilir bir yaşam kurmak için hiçbir kanunu çiğnemeden
birikimlerimizi kullanıp seçerek aldığımız bir yerde kurduğumuz evin, diktiğimiz
her ağacın ve yaptığımız her dekorasyonun bir anda elimizden alınabileceği gerçeği
bizi rahatsız etti. Onbir sene öncesine dönüp seçmediğimiz bir yerde sıfırdan
başlamak ürkütücüydü.
Neyse ki birkaç gün sonra, olası mahkeme süreçlerine girmemek için bizim bölgeyle ilgilenmeyip daha ilerideki hazine ve askeri arazileri kullanacaklarını duyup rahatladık. Ama şimdilik rahatladık. Bütün bu öğrendiklerimizden sonra tepemizde sallanan kılıcın farkında olarak bir daha hiç kimsenin bizim yerimizle ilgilenmemesini dileyerek bekliyoruz.
21 Ekim 2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder