21 Ekim 2025 Salı

BİR PAZAR SABAHI

 

BİR PAZAR SABAHI …

Beraber pazar kahvaltısına çağırdığımız arkadaşlarla  sofraya oturmak üzereyken, köpekler havlamaya başlayınca girişteki sürgülü demir kapının önünde üç kişinin beklediğini görüp ne istediklerini anlamak için kapıya yürüdüm.  Çünkü girişe bir diyafon sistemi kurma planını, her ay gelecek aya ertelediğimden,  köpeklerimiz haber verdiğinde; 50 metre mesafedeki kapıya kadar yürüyüp yüzyüze konuşmaktan başka bir seçenek  kalmıyor. O sabah da kahvaltıyı geciktirmemek için hızlı hızlı kapıya yürürken, nasıl bir sorunla karşılaşacağım hakkında  hiçbir fikrim yoktu.

Kapıya vardığımda, birinin elinde ölçüm aleti olan üç adam bölgenin mevcut durumunu projelendirmek  için ölçüm yapmaya araziye girmek istediklerini söylediler. Bizim ev dahil bölgede yapıların ve arazilerin yakın zamanda ölçümleri yapılarak  kadastro bilgilerinin dijitale alındığını hatırlattığımda, sizinki tescilsiz demek ki diye cevap alınca, polemiğe girip misafirlerimi bekletmemek için onlarla sonra gelmelerini söyleyerek kahvaltıya döndüm.

Böylece Pazar kahvaltısının sohbet konusu da ortaya çıkmış oldu. Daha yakın zamanda bu ölçümlerin yapıldığını ve sonuçların askıya çıkıp itiraz süresi bittikten  sonra kesinleştiğini bildiğimden; arkadaşların da katkılarıyla; kahvaltı boyunca konuyu enine boyuna konuştuk ve durumu biraz şüpheli bulduk.  

- Sivil bir araçla gelip resmi kimliği olmayan  bu adamlar kimdi?

- Pazar sabahı saat dokuzda, habersizce kapıya gelmeleri normal miydi?

- Biz evde olmasaydık ne yapacaklardı ki birkaç komşumuz o gün evlerinde değildi.

- Bize konuyla ilgili devlet kurumlarından bir mesaj veya e-posta gelmemişti. Bu adamların araziye girme talebi kötü niyetli olabilir miydi?

Ekonomik sıkıntıyla beraber dolandırıcılık olaylarının arttığını şu günlerde,  bir sorun yaşamamak için adamlar tekrar gelirse ancak yerel kolluk güçleriyle beraber ve resmi bir tebligatla içeri almamızın doğru olacağına karar verip; belki de tekrar gelmeyeceklerini söyleyip kahvaltıyı tamamladık. İçimiz rahat kahve faslına geçtik.

Ama adamlar tekrar geldi. Onlara ölçümle ilgili resmi bir tebligat yapılmadığı için içeri giremeyeceklerini söylediğimde, konuşmaları yapan kişi, hemen beni hiçbir şey bilmemekle suçladı ama neyi bilmem gerektiğini konusuna girmek istemedi. Böyle bir yaklaşıma nasıl cevap vereyim derken, “bak kardeşim” edasıyla cep telefonundan bazı yazılar göstermeye çalıştı.  Tebligat konusunda ısrar ettiğimde de vurucu hamlesini yaptı;

- Ben mühendisim…….

- ???????

Bu cümleden sonra öyle ezildim ki, artık kırmızı halı sermeden onları içeri almam  doğru olmayacaktı. ODTÜ’de mühendis yetiştirmiş bir mühendis olarak ancak “Hayırlı olsun” diyebildim.

Yanındaki adamlardan biri bu arada evde olmayanların evlerine korkulukları-duvarları atlayıp girdiklerini söyleyince, bu işin kanuni bir operasyona benzemediğinden artık  şüphem kalmamıştı.

Bize jandarma eşliğinde bir tebligatla gelmeleri gerektiğini söyledim.

- Tamam o zaman jandarmayla geliriz deyince,

- Çok iyi olur, diyerek konuyu noktaladım.

Keyifli bir pazar sabahının içine, teklifsizce; kimin ve neden bu şekilde daldığını anlayabilmek için bir yandan internetten araştırma yaparken bir yandan da birkaç arkadaşı ve komşuyu arayınca  öğrendiklerimiz bizi biraz rahatsız etti. Ama işin anlatması en hoşuma giden kısmı yukarıda verdiğim asimetrik diyalog olduğu için konuyu tam anlatmak adına devamını sadece özetlemek istiyorum.

O adamlar bir daha gelmediler.

Yapılan çalışmanın TOKİ için Türkiye genelinde başlatılan bir konut seferberliğinde kullanılabilecek arazilerin tespiti için özel proje ofisleri tarafından yapıldığı; muhtemelen bilgileri tapu ve kadastrodan almak yerine kendileri ölçmek için kafalarına göre  hareket ederek arazilere girdikleri gibi bir sonuç ortaya çıktı.

Ancak bu arada, TOKİ’nin  kanundan aldığı geniş yetkiyle, toplu konut yapmak için;  uygun görürse arazimizi ve evimizi alarak karşılığında para veya başka yerde arazi verebileceğini;  buna karşı hiçbir şey yapamayacağımızı öğrendik. Onbeş yıl süren bir emeklilik hayali sonrası 2014’de Foça’yı seçip, doğayla barışık sürdürülebilir bir yaşam kurmak için hiçbir kanunu çiğnemeden birikimlerimizi kullanıp seçerek aldığımız bir yerde kurduğumuz evin, diktiğimiz her ağacın ve yaptığımız her dekorasyonun bir anda elimizden alınabileceği gerçeği bizi rahatsız etti. Onbir sene öncesine dönüp seçmediğimiz bir yerde sıfırdan başlamak ürkütücüydü.

Neyse ki birkaç gün sonra, olası mahkeme süreçlerine girmemek için bizim bölgeyle ilgilenmeyip daha ilerideki hazine ve askeri arazileri kullanacaklarını duyup rahatladık. Ama şimdilik rahatladık. Bütün bu öğrendiklerimizden sonra tepemizde sallanan kılıcın farkında olarak bir daha hiç kimsenin bizim yerimizle ilgilenmemesini dileyerek bekliyoruz.

21 Ekim 2025

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder