EN BÜYÜK TEHDİT
Sanki bir uykudan kalkmış gibi, karanlıklardan çıkıp anı yakalamaya çalışırken kendimi ayakta dikilir buldum. Hem de arabanın kapısının yanında ve bulvarın ortasında. Neden ve nasıl oraya geldiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Daha ilginci zaman, yer ve kimlikle ilgili bir boşluk içinde yüzer gibiydim. Belki de uzaylılar kaçırıp geri getirmişlerdi. Sonra karşımda duran adamı fark ettim. Ama o uzaylı değildi. Dehşet içinde bana bakarken bir yandan da telaşla ceplerini yokluyordu. Kaşımın yanından yanağıma süzülüp beyaz yazlık ceketime akan kanı o zaman gördüm. Ne yani, yere kadar indirme zahmetine katlanmadan gemiden mi atmışlardı öylece? Uzaylılara taş atanların cezasını ben mi çekecektim? Uzaylı olmayan adam aradığı kolonyalı mendili bulunca bana uzatıp kafamdaki yaraya bastırmamı söyledi. Kafamda gösterdiği yere koyup avucumla bastırdığım kolonyalı mendili çok küçüktü ve kanı durduramadı. Elimden süzülen kan gömlek manşetine akıyordu.
Başımı çevirince arabamın ön tarafından dumanlar çıktığını ve eğer arabayla beraber uzay gemisinden atmadılarsa kaza yaptığımı anladım. Neden bu kadar sakin olduğum, neler yaşadığım ve ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bulvarın karşı tarafından gelen bir açık kasa kamyonet durup, şoförü hastaneye götürmek için beni aldığında hiç itiraz etmeden yanına oturdum. İşte diğer elimde sıkı sıkı tuttuğum çantayı da o zaman fark ettim. Maaşlar….. Hatırladım, evet maaşlar çantadaydı. Ayın son günüydü ve maaşları ödeyecektim. Para her yerde olduğu gibi hafızamı kazanmak için de işe yaramıştı.
ÖDTÜ’nün yakınındaydık. Şoför hangi hastaneye gidelim deyince ağzımdan Bayındır Hastanesi çıkmıştı ama nerede olduğunu sorunca kerelerce gittiğim bu hastanenin yolunu bir türlü hatırlayamadım. Bir benzinciye soralım dedik. Bir yandan da belki yardım alırım diye birini aramak için cep telefonumu açtım ama ekrandaki isimlerden hiçbirini tanıyamadım. Benzinciden aldığımız tarifle hastaneye ulaştığımızda beni nasıl içeri aldıklarını da hatırlamıyorum. Ama mal canın yongası olduğu için midir bilmem, üzerimdeki kıymetli eşyaları ve maaşların olduğu çantayı vermemek için epey direndiğimi hatırlıyorum. Bir bayan doktorun ikna etmesiyle her şeyi verip sedyeye uzandığımda hala bir şey hissetmiyordum.
Her şeyi unutmanın keyfi uzun sürmedi ve bir müddet sonra kaza anı hariç hafızam geri geldi. Kaza anını da ifademi almak için gelen polisler anlattı. Önümde yan yana giden iki araç köpekten kaçmak için birbirlerine sürtünüp birden durunca aralarında kalmıştım. Kafama dikiş atılıp tetkikler tamamlandıktan sonra sorumluluğu alıp hastaneden ayrıldım. Maaşların olduğu çantayı hastaneye çağırdığım bir çalışana vermiştim.
Taksiden inip eve girdikten sonra bir duş alıp, saatlerce dayak yemiş gibi ağrıyan tüm kemiklerimi dinlendirmek için yatağa girdim ve hemen uyuyakaldım. Sabah yedide evden çıkarken planım bu değildi ama o an tekrar uyanıp uyanamayacağımı dahi düşünmek istemediğim bir kabullenme içindeydim. Hiçbir planın da önemi kalmamıştı.
Hayatlarını beladan uzak geçirmek için titizlenen ve kanunlara uyan insanlar için, trafikte araç kullanmanın EN BÜYÜK TEHDİT olduğunu yaşayarak görmüştüm. Bu anımı; yola çıkarken o yolculuğun hastanede, hapishanede veya mezarda sonlanabileceğini vurgulamak için paylaşmak istedim.
Benim yolculuğum, birkaç saat sonra tesadüfen uğrayan çocuklarımı kucaklayarak sonlandığı için çok şanslıydım.
6 Aralık 2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder