PETROL GÜNLERİ - Genç Doktor
1981’de bir İzmir’li için evden epey uzakta, Siverek-Bucak yakınlarında petrol mühendisi olarak ilk arama sondajındaydım. Çalışma sistem Türk mühendisler için 4 hafta sondaj-2 hafta izin şeklindeydi. Sondajdaki görevim şirketten verilen programa göre petrol mühendisiliği ve jeoloji çalışmalarını yapmaktı. Sondajı taşeron İngiliz firmasının yabancı uyruklu 5 kişilik sondör-makinist ekibi ile üç vardiya çalışan yerli sondaj işçileri yürütüyordu. Sahadaki karavanlarda, petrol şirketinden ben ve yabancı uyruklu bir başsondör ile taşeron firmanın 5 kişilik ekibi kalıyorduk. Ayrıca güvenlik için Siverek’ten gönderilen ve kampta onlara tahsis ettiğimiz karavanda kalan bir manga asker vardı.
Sondajı devraldığımdan beri Kastel Marlı denilen çok kalın
bir kil tabakasını deldiğimiz için, iş biraz rutinleşmiş; günlerimi ofis-ev olarak kullandığım karavan
dışında, kulede ve jeoloji-çamur laboratuarı ile yemekhane karavanında
geçirmekteydim. Son muhafaza borusu indirilip
betonlandıktan sonra günlerdir açık kuyu sondajı yaptığımızdan; kuyunun yıkılıp sondaj takımını sıkıştırmaması
için sondaj çamurunun özelliklerini dikkatle takip edip gerekli ayarlamaları
yapmaktaydım.
Bu rutin; bir gün taşeron firmanın Kanada asıllı baş sondörü yüzünden bozuldu. Aniden yaptığı bir hareketle iki büklüm beli tutulmuş olarak kalan baş sondör acı içinde kıvranmaya başlamıştı. Görev süresi dolup Kanada’ya gitmesine birkaç gün kala başına gelen bu rahatsızlık hakkında bir şeyler yapılması gerekiyordu. Merkezle yaptığım telsiz görüşmesi sonrasında onu en yakındaki Siverek devlet hastanesine götürmeme karar verildi. Baş sondörle birlikte, arabaya onbaşıyı ve bir askeri alıp yola çıktık. Yolda baş sondörün bel fıtığı sorunu için ülkesinde bir ameliyat geçirdiğini ve ara sıra biraz sıkıntı hissetse de hiç bu kadar kötü olmadığını öğrendim.
Siverek’teki hastane, neredeyse prefabrik bir bina görünümünde, tek koridora bakan sağlı sollu odalardan ibaretti. İçeride insanlar vardı ama görevli doktor gitmişti. Onbaşı yardımcı olması için bizi Siverek’teki komutanına götürdü. Komutan ayakta, ayakkabılarını bir asker cilalarken ona durumu aktardık. Görevli doktor hastaneye çağırıldı ve biz de hastaneye döndük.
Hastanede doktoru gördüğümde, ilk aklıma gelen yeni mezun denilebilecek kadar genç olduğuydu. Yabancı bir baş sondörle buralarda başımıza bir dert gelip gelmeyeceğini hesaplamaya çalışırken, doktor bizi sakince sağdaki ilk odaya aldı. Baş sondörle ilgili bütün hikayeyi dinleyip, kısa bir muayene yaptıktan sonra onbaşının yanında dikilen ere oradan bir battaniye alıp yere sermesini istedi. Ardından baş sondörü sırt üstü yere yatırıp, onbaşıya onun bacakları üzerine oturmasını ve bütün ağırlığını vererek bacaklarını sabit tutmasını söyledi. Şaşıran onbaşı doktorun dediğini yaparken, ben acaba Diyarbakır’a mı gitseydik diye düşünmeye başlamıştım. Baş sondörün başının yanına diz çöken genç doktor ondan kendini rahat bırakmasını istedi. Tercüme ettim ama Kanadalı baş sondör kuzu kuzu denileni yaparken en az benim kadar şaşkındı. Doktor iki eliyle baş sondörün başını kavrayıp sağa sola biraz salladıktan sonra birden kendine doğru asıldı. O an baş sondörden çıkan sesi hiç unutmadım. ÇIKIRT. Bana adamın ikiye ayrıldığının sesi gibi gelmişti. Oda sessiz, baş sondör dahil hepimiz büyü yapılmış gibi donmuş kalmıştık. Doktor ayağa kalktı, onbaşının onu bırakmasını ve hastanın kalkabileceğini söyledi. Ben tercüme ettiğim için mi yoksa kendiliğinden mi bilmem, baş sondör önce doğrulup sonra yavaşça ayağa kalktı. Ne olduğunu öğrenmeye can atıyordum ama en azından felç olmadan hala yaşadığına sevinmiştim. Baş sondör gövdesini sağa sola- öne arkaya hareket ettirdikten sonra birden doktora sarıldı. Bir mucizenin tanığı gibiydim. Teşekkür ve minnet ifadelerini tercüme ederken; baş sondör, doktorun Kanada’da ameliyatla yapamadıklarını nasıl da başardığına övgüler yağdırıyordu. Şaşkınlığımı atlatıp, sondaja dönmek için herkese hazırlanmalarını söyledikten sonra bir ara o genç doktora bunu nasıl yaptığını sordum. Bana “Olanakların kısıtlı olduğu bir yerde, teşhisi koyduktan sonra başka bir yol yoksa yaratıcı yöntemler kullanmayı öğrendik” demişti.
Baş sondör bu olaydan birkaç gün sonra Kanada’ya gidene kadar doktorun başarısını öve öve bitiremedi. Ve ben bugün bu hikayeyi bahane üretmek yerine her yerde ve şartta görevini yapmak için çabalayan doktorlarımıza ithaf etmek için anlatmak istedim.
23 Kasım 2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder