16 Nisan 2025 Çarşamba

SAYMAKLA BİTMEZ

 

SAYMAKLA BİTMEZ

Çocukluğumda en zor gelen işlerden biri sabah beşte uyandırılıp eksik işçi olduğunda  evin altındaki gevrek fırınımızda çalışmaya inmekti. Sonra saat yedide paydos edip yıkanıp okula giderdim.

Zor günlerdi. Fırında gece üçte başlayan çalışma için İzmir’in farklı semtlerinde oturan işçiler, kendi araçları ve toplu taşım olmadığı için yayan gelirlerdi. Oniki saatlik bir çalışmanın ardından öğleden sonra paydos etmiş bir işçinin bazen sabah işe geç gelmesi en çok benim için sorun olurdu. Kimin ne zaman geç kalacağı belli olmadığından, hangi sabah işe çağırılacağımı bilmeden uyurdum.

Gevrek yapmayı işçimiz Tevfik  Abi’den (Tevfik Özkan) öğrenmiştim ama gevrek yapmak gelecekteki hedeflerim arasında olmadığından, bütün istediğim işi bitirip kendi hayatıma dönmek için siparişleri bir an önce tamamlamaya çalışmaktı. İşte her şeyi saymaya o günlerde başladım. Kazana atılan simitleri, açkıdakileri, fırından çıkanları……. Hatta Tevfik Abi’nin her seferinde pekmez kazanına kaç simit attığından yola çıkarak siparişin ne zaman tamamlanacağını hesaplar, oradan geri sayım yapardım. Yıllarca, ihtiyaç olduğunda veya uzun tatillerde bu şekilde çalışarak edindiğim sayma alışkanlığımın zaman içinde baktığım objeleri saymaya dönüşeceğini elbet bilmiyordum. Hatta bunu bilinçsiz olarak yaptığımı da çok sonra fark ettim.

Şimdi pek çok zaman gördüğüm objeleri veya şekilleri istemsizce sayarken bulurum kendimi. Bu, halıdaki bir motif tekrarı, bir kamyonun tekerlek adedi veya demir parmaklıktaki çubuk sayısı gibi her şey olabiliyor. İşin kötüsü bu gereksiz bilgiyi anında çöp sepetine atıp hafızda tutmadığımdan; tekrar gördüğümde kendimi tekrar sayarken buluyorum. 

Her gün gördüklerim saymakla bitecek gibi değil. Eminim psikologlar buna bir isim koymuşlardır. Bense sayısıyla ilgilenmek yerine gördüklerimin keyfini çıkarmak için kendimi eğitmeye çalışıyorum..

16 Nisan 2025

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder