26 Mayıs 2025 Pazartesi

BİZDE BÖYLE

 

BİZDE BÖYLE

 Oturduğumuz evin önünden geçen yol Foça Açık Cezaevi girişinden yaklaşık 200 metre önce ayrılıp Gediz Deltası’na doğru giden bahçeler arası bir yol. Cezaevi yolu da Foça yolundan ayrılıp; cezaevi girişine kadar çift tarafta çam ağaçları içinde giden bir kilometrelik panoramik ve keyifli bir yol. Bölge; birkaç yıl önce tamamlanan TOKİ lojmanları ve sayısı her gün artan müstakil evlerle hızla yoğunlaşıyor. Çevreye saygılı ve planlı olduktan sonra bu yoğunlaşma bir sorun değilse de; izlenen yol tam “bizlik”.

2016 da tam zamanlı kalmaya başladığımızda sadece biz ve açık cezaevi vardı. Cezaevine kadar yol asfalt, bizim önümüzden geçen tali yol ise silindirle sıkıştırılmış ağır taşıt geçişine uygun toprak yoldu. Bugünkü kadar yoğun olmasa da, her iki yolda ilk günden beri ciddi miktarda araç geçişi olurdu. Önümüzdeki toprak yolda, hız yaparak kaldırdıkları tozu bize temizletip egzersiz yaptıran rallici şoförlere dua ederek günlerimiz geçerdi. 

Sonra cezaevi girişine yakın inşaatı başlananan çok katlı TOKİ lajmanları altyapı düzenlemesi için çamlıklı asfalt yolumuzu kazdılar. İki yıla yakın, her gün çukurlara gire çıka gidip geldik. Sonunda çalışmalar bitti ve çamlıklı yol tekrar asfaltlandı. Eşeğimizi kaybedip iki yıl sonra bulunca bir sevindik, bir sevindik anlatamam.

Bir ara evimizin önündeki toprak yolun üzerine birkaç kürek mıcır serpip üstüne ibrikle biraz zift döktüler. Ne asfalt, ne değil ama yine de çok sevindik.  Çünkü, her ne kadar hala toz kalksa da, toprak yola girmeyiz diyen kargoları ikna etmemize yaradı.

Elbette iş  kadarla kalmadı. Önce su hattı döşemek için evimizin önündeki yol kazıldı ve kapatıldı, sonra da elektrik.  Nedense hiçbir kazı ekibi burada yaşadığımıza inanmak istemedi. Yemin billah zor ikna ettim de bize işe gidecek kadar bir geçit bıraktılar.Tabi elektrik hattı için kazarken, ikaz etmemize rağmen su hattını paralayınca; arazimiz de birkaç saat “bila bedel” sulanmış oldu.

“La finale” üçüncü elektrik hattı için yolumuzu kazarken yapıldı. Ramazan Bayramı arife gününe kadar kazıyı bitirme planıyla yapılan çalışmada yolu tam düzeltemeden beni geçirmek zorunda kaldılar ve arabanın altındaki debriyaj merkezi yere sürtünüp zarar görünce hidroliği boşaldı. Allah’tan olay kapıda olduğu için arabayı içeride bırakıp, bayrama gelen çocuklarla bütün bayramı arabasız geçirdik. Acil alışverişler için de taksi çağırdık. Bayram sonrası çekici ile servise götürülen aracın tamir faturası kdv dahil 25 bin lira oldu. Bu hafta yeni hatta elektrik bağlantılarını yapmak için gelen aynı ekibe durumu anlatınca, “yardım ettik bir de kötü olduk” sonucuna vardılar. Sonra da dört abone ortak kullandığımız özel trafoya gelen yine bize ait direklerden birinden söktükleri bize ait bir “ayırıcı mekanizmasını” bunu fazladan takmışlar gerek yok diyerek bana teslim etmek istediler.  Gediz elektrik tarafından projelendirilip kabul edilmiş bir tesisattan yazılı bir belge olmadan bize ait bir parçayı söküp almalarının doğru olmayacağını anlatamayınca “bu normal bir işlem, almazsanız biz direğin altına bırakır gideriz ama hurdacılar bunu hemen alır” deyip gittiler.  Yolda ekiple karşılaşmasam, hiçbir şeyden haberim bile olmayacaktı.  Ama “Bizde Böyle” diyerek geçtim. 

186 Gediz elektrik ihbar hattına olayı bildirdim. Bir ekip gönderip duruma yerinde bakacaklarını söylediler. Bana bir dönüş yapan olmadı ama konu artık onların sorumluluk alanında.

Şimdi iki tanesi yer altında bir tanesi de direkler üstünde olmak üzere, 6 metrelik dar sokağımızdan üç elektrik hattı geçiyor. Bir de su hattımız var. İkinci elektrik hattının döşenmesi ile üçüncü hattın döşenmeleri oldukça farklı. Üçüncü hattı döşeyenlerin anlattığı kadarıyla; ikinci hat döşenirken, sadece toprağı kazıp kabloyu koyup üstünü  kapatmaları doğru değilmiş. “Bizde Böyle”. İnşallah kimse zarar görmez.

Yol Gediz deltasına kadar gittiğinden yeni kurulan işletmeler ve evler için önümüzden daha kaç tane hat geçirilecek ve nasıl  bilmiyorum. Ancak herkes kendi sorununu çözerken boşa giden kaynaklar,  çevreyi ve yerleşikleri umursamazlık hatta yok sayma ve arap saçına dönen bir altyapı kaderimiz olmamalı.

Ama diyorum ya en azından şimdilik …. “Bizde Böyle”.

26 Mayıs 2025

6 Mayıs 2025 Salı

DENİZ VE ANILAR

 

DENİZ VE ANILAR

İngiliz Burnu ile İncir Adası arasındaki geçitten çıkarken Kum Burnuna doğru sakin bir seyirdeyim. Motorun gürültüsü Bluetooth hoparlörden gelen müzikle rekabet eder gibi. Teknedeki dizel motor yerine elektrikli motor olsa bu gezintinin ne kadar keyifli olacağını düşünüyorum.  Umarım elektrikli araç piyasasındaki gelişmelerin teknelere da bir yararı olur.

Yaz öncesi hava denize girilebilecek kadar sıcak olmasa da bir deniz gezintisi için mükemmel. Denizin yoğun insan kullanımından etkilenmemiş berraklığında tekne kayarak ilerliyor.

İçinde yaşadığım bu güzelliği içime sindirmek istiyorum.

Hoparlörde Tarkan’ın güzel bir şarkısı başlıyor.

“Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım”

Biri bana bir imada mı bulunuyor ne…….

Her ne kadar her anını eksiksiz dün gibi hatırlamasam da denizle kucaklaşan teknede, anılarla kucaklaşır gibiyim.  Sezen Aksu İzmir kızıdır iyi bilir; acı-tatlı ne varsa hazinemdir.

Ama anıların keyifli olanları daha bir güzel oluyor. Hele bir de denizdeysem.

Ben onlara gülümseten anılar diyorum.

Denizle ilgili bir dünya anım var. Denize ilk girişim İzmir Bayraklıda Edibe Hanım Teyze’lerin sayfiye evinde olmuştu. Deniz kenarındaki evde bahçenin iki yanından denizin içine kadar uzanan bir adam boyu kadar tahta perdeler, o yıllarda girenlerin mahremiyetini sağlıyordu. Sonra İnciraltı plajından ve Kuşadası Kadınlar denizinden de denize girmiştim. Kadınlar denizine, Kuşadası’ndan toprak yoldan yürüyerek gidiliyordu. Sadece kadınlar ve çocukların denize girmesi için denizin içine kazıklar üzerine kurulmuş dörtgen, çardaklı bir iskele vardı. Denizin üzerinde kadınlar hamamı gibi bir şey yani.

Gümüldür’ün pek fazla bilinmediği yıllarda, Gümüldür çayının denize kavuştuğu alanda Abdurrahim’in plajında yazı geçirirdik. Denizle çayın arasında kalan ağaçlık alanda işletmecinin yaptığı bir-iki odalı çardaklar, evden getirilen yatak ve mutfak eşyalarıyla döşenip yazlık olarak kullanılırdı. Devamlı kalan fazla aile olmadığı için,  hafta sonları otobüslerle gelen günübirlikçiler olmadığında kamp çok keyifli olurdu. Yüzmeyi orada öğrenmiştim. İlk balığa çıkışım da Arap’ın kayığıyla orada olmuştu.  Gümüldür’e ilk mandalina fidanlarının dikildiği, K-4 Ziraaat kampının arka tarafındaki tarlada ağaçların büyüyüp ürün verişini, yıllar içinde kazancı görünce Gümüldür halkının mandalina yetiştirmeye başlamasını izlemiştim. Kampta gıda satışı olmadığı için her gün bisikletimle Gümüldür’e gidip fırından ekmek, tarlalardan da sebze alırdım. Kamptaki diğer çocuklarla genelde beraber oynar, denize girer, akşamları da sahilde şimdiki Denizatı Tatil Köyü’nün bulunduğu sahilde ateş yakıp eğlenirdik.

Denizle ilgili pek çok gülümseten anım var ama hepsi bu geziye sığmıyor.  Çeşme’yi, Fethiye’yi ve diğerlerini bir başka geziye saklıyorum.

6 Mayıs 2025