FOÇA SAHİLİNDE
İşte bir akşam daha oluyor Foça sahilinde. Kızıla dönen maviliklerden kopup gelen rüzgar, enginleri okşayıp denizin kokusunu taşıyor kıyıya. İçimdeki kıpırtının beklentisini bilmiyorum ama denizkızı için hiç şansı yok. Çünkü Odessa’daki sirenlerden beri onları gören olmamış.
Şansa küsmek olmaz. Belki bir macuncu gelir de macun şekeri alırım. Ne yapayım tatlı şeylere düşkünlüğüm var. Ufacık bir çocukken macun şekercinin peşinde Konak’ta koştururken kaybolduğumu varsayan bir teyze tarafından Kemeraltı Karakolu’na teslim edilmiştim de polislerin ısmarladığı döneri yerken ailem gelip almış.
Bugünkü tatlım yüreğimde. Deniz kenarında serilmiş, kulağımda dalgaların sesi; gülümseten tatlı anılarımı çıkarıp çıkarıp seyrediyorum. Sevdiğim bir filmi tekrar izlerken farklı bir detay yakalar gibi anılarımı her hatırlayışımda, hoşuma giden ilaveler de yapabiliyorum.
Birazdan gelmeyen denizkızlarına veda edip Beşkapılar’a doğru yürüyeceğim. Her zaman olduğu gibi yolda gördüğüm insanların yaşadığı anla ilgili senaryo kurmak en büyük eğlencem. Bu bazen bankta el ele göz göze oturmuş genç bir çift olur; oğlanın annesi kızı istemediği için kız “kaçalım, sen taksi şoförlüğü yaparsın ben evimin kadını olur börekler açarım sana” der. Bazen elleri cebinde kıyıda yürüyen üniversiteli tipli bir gencin, bir gün çok katlı bir plazada yakışıklı bir yönetici olup manken gibi kızlarla çalışma hayalidir. Ya da doğumu yaklaşmış hamileler gibi göbeğiyle paytak paytak yürüyen ileri yaşlı bir adamın “bizim hanım akşama köfte yapmıştır inşallah, ben de iki tek atarım” düşüncesidir.
Beşkapılar’ın önündeyim. İçimdeki kıpırtılı heyecan hala devam ediyor. Bunun sonu damarıma yeni bir stent takılıp bitmeyecekse, tutkularımın yaşıma meydan okuması hoşuma gidecek.
Sabahı bekleyip göreceğiz…….
29 Ağustos 2025